❝ Lal olduğum için dilimi
kesmek istedi... Ve ben bunun mecazi olmadığını anlamayacak kadar aptaldım...❞Karanlık denilen boşluk aslında o kadar korkunç sayılmazdı. Bir odada eksik olan tek şey aydınlıktı ve korkulacak bir şey yoktu. Senden başka bir şey mevcut değil ve sadece kafandaki sesleri dinliyordun. Bu dünyada olmayan ama varlığını bildiğimiz varlıklardan korktuğumuz için karanlığı gözümüzde büyütmüştük aslında. Şimdi oturduğum duvarda beni karanlıktan daha çok endişelendiren bir şey vardı; akibetim.
Tuvaletim gelmişti ve karnımın içinde yükselen o boşluğu hissedebiliyordum, acıkmıştım ve güç kaybediyordum. doğal olumsuzlukları içeren tüm her şey bedenimde can buluyordu sanki ve bu can sıkıcıydı. İzlemek ve sakinleşmek için bakacağım bir duvar bile yoktu. Son tutunacağım dalı da bilerek almışlardı sanki. Buradan kurtulmak istiyordum ama kaçmayı bile beceremeyecek kadar beceriksiz olduğumu da biliyordum. Sıkışmıştım bu dört duvar arasına.
Yüzümde kan izlerinin kurumuş yoğun etkisi, rutubet ile harmanlanmış ağır koku midemi bulandırıyordu. Burada kalmak benim için ölümden beter diyemezdim ama birkaç gün sonra olacak olan o olası senaryo belliydi.
Neredeyse bir geceyi geçirmiştik ve duyduğum ani birkaç bağırış sesi dışında benden başka kimsenin varlığını yok etmişlerdi sanki. Bilerek mi yapmışlardı bilmiyordum ama ben yalnızlıktan korkuyordum. Bir şey yaşayacak bile olsam bunu tek başıma yaşamak beni daha da korkuturdu. Benimle birlikte birkaç kişi de aynı şeyi yaşadığında bünyemde istemsizce oluşan bir soğukkanlılık vardı.
Daldığım noktadan beni uyandıran şey demir kapının açılışıydı. Eski demir kapı açılırken kendini öyle belli ediyordu ki, halsiz olmasaydım kulaklarımın kapatmak isteyebileceğim derece yüksek bir ses besliyordu.
Duyduğum adım sesleri ile kalkmaya yeltendim ama dün gece yediğim tekme yüzünden kasılan karnım buna müsade etmedi. Gerisin geri yere kıvrandığımda odanın çaprazındaki ampulün aydınlatması birden bire patlar derecesine yandı.
Göz kapaklarım gözlerimi ışığa alıştırmaya çalışarak üst üste kırpıldığında tam önümde duran adam tarafından tek hamlede ayağa kaldırıldım. Tekme yediğim noktaya koyduğu eli ile dudaklarımdan büyük bir inleme firar etse de adam bunu umursamadan kolumu kaldırıp kendi omuzuna yasladı. Jöle gibi dik durmayı beceremeyen bedenimin hakimiyetini kendi bedenine yaslayarak başaran adamın sesi kulaklarımın üstünden süzüldü. "Dilsiz gibi olmandan tiksiniyorum." Dediğinde kaşlarım çatıldı. Sürekli bu imayı yaptığı için kafamda oluşan boşluktan bir haberdi. Bu sessizlik imasının anlamını sormak istiyordum ama alamayacağım cevaptan emindim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BUZ | GAY
ActionEtrafta yoğun kan kokusu, ensemde ölümün soğuk nefesi. sınanıyoruz, elindeki silah terazisi, hüküm veriliyor kanıt geçmişi. Kitabın şarkısı; Fleurie - Love and war.