Polis sirenlerinin doldurduğu sokaktan köşeyi döndüğümüzde emniyet müdürlüğü görüldü. Kalp atışlarım hızlanırken sabırsız elim kapı kulbuna uzanmak için saniyeler sayıyordu.
"Patronun dediklerini unutma." Kavradığım kapı kulbunu sıkıp başımı salladım. "Seni takip ediyoruz, herhangi bir yanlışında başa dönersin." Tehditkar ses tonu ile içimde huzursuz bir duygu uyanırken sessiz kaldım.
"Git şimdi." Kelimesi ile yarışan eylemim sonucunda kendimi dışarı atabilmiştim.
Özgürdüm.
Dört duvar arasında mahsur kalmayacaktım artık.Soğuk havanın tenimi ısırışı bile bana iyi hissettiriyordu. Belki aylarca kayıp değildik, sadece bir ya da iki hafta olmuştu kaybolalı ama bir daha asla kurtulamayacağıma kendimi o kadar çok inandırmıştım ki şimdi garip bir heyecan ve boşluk duygusu hissediyordum.
Sarsak adımlarla karakola girişimden sonra her şey çok karmaşık ve hızlı olmuştu. Birkaç polisin içim ısınsın diye söylediği çaylar, karnıma giren birkaç lokma yemek, elimi yüzümü yıkamam için benimle gelen polis abiler. Kendimi iyi hissetmem için ellerinden geleni yapan polisler sayesinde huzurlu birkaç nefes alabilmiştim.
Sonra sorgu odasında defalarca kez aynı kapıya çıkan sorular ile boğuşmuştum.
Kimin kaçırdığını biliyor musun, Görebildiğin farklı bir detay var mıydı, Özkan'ın suçlu olduğuna emin misin, diğer arkadaşlarının durumu nasıl ve daha bir sürü soru sorulmuştu.
İzlediğimiz Özkan'ın sorgusundan çok farklıydı. Bu sefer olabildiğince yormamaya çalışmışlardı beni. Kapıda bekleyen aileme kavuşma heyecanı yüzünden kelimeleri defalarca kez kaçırmıştım.
Sonra sorabilecekleri tüm sorular bitmesine rağmen savcıyı ve bölge emniyet müdürünü beklemiştim.
Saat neredeyse sabah dörde geliyordu ve yorgunluktan bayılmak üzereydim onlar gelene kadar. Oysaki geldiklerinde farklı sorular sorulmamıştı, aynı sorulara cevap vermiştim.
Evime gönderdiklerinde hava aydınlanmıştı. Ailem bir saniye yanımdan ayrılmadığı için düşünmek için bile fırsatım olmamıştı.
Ailemin telefonları hiç susmamıştı. Beni merak eden akrabalarım, eve döndüğüm için kendi çocuklarının durumunu merak eden aileler. En ufak bir umut ışında herkesin haberi olmuştu polisler sayesinde.
Şimdi ailem odamdan çıkmış, yatağımın üstünde uzanıyordum. Kapalı ışığın ve açık pencerenin garip havasında gözlerim tavandaydı. Yorgunluktan geberecek kadar uykum vardı ama uyumak için gözlerimi ne zaman kapasam biri yüzünden tekrar irkilelerek uyanmaktan korkuyordum.
Bu hissi yenmek için gözlerimi kapadığımda saate bakmamıştım. Kaç dakika geçtiğini bile anlayamadığım zaman diliminde ağzımın üstüne kapanan elle gözlerim yıldırım hızıyla açıldı.
"Sshh." Maskeli adamın tam gözlerimin içine bakarak yaptığı telkin ile yerimde kıpırdanıp kalkmaya çalıştım. "Ses çıkarırsan ailen odaya dalar ve ben kendimi korumak için masum insanlara zarar vermek zorunda kalırım, anlaşıldı mı?" Diye sorduğunda gözlerim kapıya kaydı. Babam bu adamla baş edebilecek kadad güçlü müydü? Bir şekilde yanımdaki komidinin üstündeki lambayı düşürsem babam yardım edebilir miydi?
Bu ses beni kaçıran adamların patronunun sesiydi. Benimle defalarca kez konuştuğu için tanımıştım sesini.
Eliyle yüzümü kendine çevirdi. "Buraya yalnız gelmedim, sesini çıkarmazsan sevgilin bu gece evinde huzurla uyur, tamam mı?" Diye sorduğunda hızla başımı salladım. Ceren'in kurtulması benim için çok önemliydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BUZ | GAY
ActionEtrafta yoğun kan kokusu, ensemde ölümün soğuk nefesi. sınanıyoruz, elindeki silah terazisi, hüküm veriliyor kanıt geçmişi. Kitabın şarkısı; Fleurie - Love and war.