26. Bölüm- Ölüm Çiçeği

26 4 0
                                    

Selam millet! Nabersiniz? Umarım iyisinizdir. 

Fazla tutmak istemsem de sormadan duramayacağım. Sizce Kritanta'nın Dimitri'ye gönderdiği o mektuplar Dimitri tarafından umursanacak mı? Dimitri bu mektupların kim tarafından geldiğini tespit edebilecek mi? Cevaplarınızı bekliyor olacağım. 

Ayrıca fikir, öneri veya sorularınızı yorumlarda belirtmeyi, oy vermeyi ve hikayeyi sevdiklerinizle paylaşmayı unutmayın. 

Öpüyorum, iyi okumalar!


"Efendim, adınıza bir paket getirildi. Eğer bırakmamı isterseniz-" 

"Sokma şu siktiğimin kutusunu eve!" diye bağırdı Dimitri. "Dışarıda açın, temizse sokun." Bir anda kaşlarını çattı.  "Hem, nereden bulmuşlar benim adresimi?" 

"Efendim gazinonuza bırakılmış. Görevliler bildirdi." 

"Hangisi?" dedi Dimitri kaşlarını kaldırarak. Bu zamana kadar ona ulaşmaya çalışan çok olmuştu fakat hiçbiri böyle bir yolu kullanmayı tercih etmemişti. Sağındaki adama döndü fakat o omuz silkti, solundaki ise hiç oralı değildi.

"Şehir merkezindeki." 

Dimitri şaşkınlıkla kaşlarını çattı. Ona ulaşabilecekleri birçok yol varken neden en tehlikelisi seçilmişti? Şehir merkezindeki gazino, bir gazino bile sayılmazdı onun gözünde. Her türlü baskına hazırlıklı olduklarından orayı gizli tutarlardı. Örgütün belirli üyeleri dışında hiç kimse bilmezdi orasını. 

Yaklaşık beş dakikanın sonunda siyah takım elbiseli adamlar ellerindeki kapağı kapalı kutu ile geri döndüler. "Kutu ve içindekiler tamamıyla temiz efendim." 

"Ne var içinde?" 

"Yalnızca saksıda bir çiçek ve bir mektup. Saksının toprağını dahi aradık. Tamamıyla temiz efendim." 

"Çıkart içindekileri!" 

Adam eğildi ve yerdeki kutunun içinden öncelikle saksıyı çıkarttı. Saksıyı masanın üzerine koydu. Dimitri'nin gözleri saksıda gezindi fakat hiçbir tepki vermeden beklemeye devam etti. Adam kutudan mektubu çıkarttığında ise hızla mektubu adamın elinden çekip aldı. 

Zarfın üzerinde yalnızca zarfın kapatılması için kırmızı bir mühür kullanılmıştı. Hiçbir isim ya da pul yoktu. Dimitri zaten açılmış ve kontrol edilmiş zarfı açtı ve içindeki ikiye katlı mektubu aldı, zarfı kenara fırlattı. 

Kağıdın katını açtı, mektubun daktiloyla yazıldığını fark etmek onu fazlasıyla şaşırtmıştı. Bu merakına karşın mektubun sonunda yazdığını tahmin ettiği isme bakmadan mektubun ilk paragrafını okumaya başladı. Zihnini yormak hoşuna gidiyordu, şu sıralar ise zihnini yoracağı hiçbir şey yoktu. 

Bu mektup dışında. 

"Adını duyurduğun on bir yıl boyunca sayısız cinayet işlemişsindir, sayısız eziyet, sayısız idam." diye başlıyordu mektup. 

İdam... İdam onun için öylesine bir kavram değildi. Öylesine bir ölüm şekli de. Hükümet tarafından bakılırsa ülkenin içinde grupları bulundurmak demokrasiyi bozmadan getirilen idamdı.

Kurallar kime göreydi? Bir insana göre yıkılan kurallar yalnızca hız radarını geçmekti, bazıları için de birini öldürmek dahi suç sayılmazdı. 

Bazıları için suç suçluları doğururdu, bazıları için ise suçlular suçu. 

Herkesin bildiği tek nokta, kötülüğün ebediyen dünyada hüküm süreceğiydi. İyilik tükenebilirdi, halk arasında "sabrı tükenmek" diye bir deyim vardı hatta. İnsanlar "sabırları tükenince" kendilerinde kötülük yapma hakkı görüyordu. 

13. Görev- TAMAMLANDIWhere stories live. Discover now