Selamlarrr. Nabersiniz? Umarım iyisinizdir.
Bölüme geçmeden bir şey soracağım: Sizce Kritanta zihnindeki sesleri dinleyecek mi? Dinleyecekse hangisini dinleyecek? Bu zamana kadar bildiği şeye ihanet mi edecek yoksa bilinmezliğe yelken mi açacak?
Cevaplarınızı bekliyor olacağım.
Ayrıca fikir, öneri veya sorularınızı yorumlarda belirtmeyi, oy vermeyi ve hikayeyi sevdiklerinizle paylaşmayı unutmayın.
Öpüyorum, iyi okumalar!
Beyaz rengindeki oda, küçük lambaya rağmen gözleri acıtacak kadar aydınlıktı. Genç kız sıkıntıyla gözlerini kısıyordu, yavaş nefesleriyle orantısız bir şekilde inip kalkan göğsü, yanı başındaki çığlıkları dahi duymasını engelleyecek gürültüdeki kalp atışları...
Evet, bu duyduğu ses kalbine aitti. Dakikalardır gözleri karşısında, ifadesiz bir şekilde duruyor ve neredeyse her gün maruz kaldığı bu sahneyi izliyordu. Her seferinde farklı yaşlar, farklı yüzler, farklı çığlıklar, farklı yakarışlar fakat aynı şekiller. Günden güne genç kızın tavırları dahi değişirken, ilk gün tüm bunlara karşı çıkmaya çalışan, bunun içinin tüm gücünü harcamaktan çekinmeyen, oturduğu sandalyeye onlarca ip ve demirle bağlanan genç kız bile artık bir tepki vermezken onlar hep aynı şekildeydi.
Beyaz bir sandalyede oturuyordu, üzerindeki beyaz gecelik bile onu rahatsız etmiyordu. Ellerini sandalyenin arkasında birbirine kenetlemişti. Adeta biri ellerini bağlamış gibi, her kötülüğü gösteren beyazlığın gösteremediği görünmez ipler varmış gibi, kenetlenmiş elleriyle öylece duruyordu. Yüzünde hiçbir rahatsızlık ifadesi yoktu, aksine keyfi yerinde görünüyordu.
İfadesiz bakışları karşısındaki bedendeydi.
Omuzları, dirsekleri ve bileklerinden, saç derisinden ve ayaklarından beyaz iplere bağlanmış, beyazlara bürünmüş bir erkek cesedi, uzuvlarındaki iplerden tavana yakın olan haç şeklindeki beyaz tahta mekanizmaya bağlanıyordu. Cesedin üzerindeki kıyafetler adeta kendini belli etmesi için özellikle seçilmiş gibi beyazdı, beyaz kıyafetler kan rengine bulanmıştı.
Bulundukları beyaz odanın sağ tarafında, genç kızın dönüp bakmaya dahi tenezzül etmediği bir cam bulunuyordu. Camın arkasında beyaz önlüklü doktor ve psikiyatristler, genetik mühendisleri bulunuyordu. Bir de Dimitri, Yin Yang taşındaki siyah noktayı andıracak bir şekilde, siyahlara bürünmüş, kurbanını izliyordu.
Tek bir fark: Yin Yang taşı iyiliğin içinde kötülük, kötülüğün içinde iyilik barındırırdı; burada ise herkes kötüydü. İyiliği temsil edecek olan beyaz, kötülüğün daha net görünmesi için kullanılmıştı; kötülüğü temsil edecek siyah rengi ise beyaz gibi, her yerdeydi. Görmüyordu, Dimitri dışında hiç kimse görmüyordu. Her biri, burasının yalnızca kötülüğü göstermek için beyazlar içinde olduğunu düşünüyordu.
Dimitri'ye göre burası beyaz olduğu kadar siyahtı. Kötülük her ikisiydi, iyilik her ikisiydi. Kurbanı beyazlara bürünmüştü, bu onun iyi olduğu anlamına gelmezdi. Kurbanı siyahlara bürünmüştü, bu onun kötü olduğu anlamına da gelmezdi. Yin Yang taşı burada geçersiz kalıyordu; kırmızı, beyaz üzerinde kötülüğünü gösterebilecekken siyah üzerinde gösteremiyordu.
"Efendim, ilacın etkisinin üzerinden kalkması gerekirdi. Birkaç dakikadır bekliyoruz fakat hiçbir belirti göstermiyor."
Dimitri gözlerini kurbanından çekip doktora yöneldiğinde doktor konuşmaya başladı.
YOU ARE READING
13. Görev- TAMAMLANDI
Teen FictionKukla acı çekti, kukla öldü fakat kuklanın tahta ciğerleri nefesle doldu, kukla nefes almaya başladı. Kuklanın tahtadan kalbi atmaya başladı, tüm bunlarla beraber kukla hissetmeye başladı. Her seferinde fırlatıldığı yer bu kez acı verdi tahtadan kol...