31. Bölüm- Yuva

21 4 0
                                    

Selam herkesleree. Psikoloji ağırlıklı bölümlere devam ediyoruz, muhtemelen bundan sonra da psikoloji ağırlıklı bölümlere devam edeceğiz. 

Çünkü unutmayın, Kritanta'yı tehdit eden tek şey katilin elinki silahlar değil, katilin elinde tuttuğu zihni. 

Bu küçük ipucu ya da hatırlatmayı da belirttiğime göre sizi bölümle baş başa bırakıyorum. 

Fikir, öneri veya sorularınızı yorumlarda belirtmeyi, oy vermeyi ve hikayeyi sevdiklerinizle paylaşmayı unutmayın. 

Öpüyorum, iyi okumalar!


01. 11. 2011

St. Petersurg- Rusya

Hava kararmak üzereydi, soğuk bir rüzgar sokakta dolanan herkesi rahatsız etti. Kar tanelerini de.

 Bulutlardan süzülen ve sokakta dolananların saçlarında renklerini bırakan ardından kaybolan kar taneleri, esen rüzgarla savruldular.

İnsanlar işyerlerinden evlerine doğru hızla ilerlediler, esen rüzgarın ve havanın özelliği, sertlik ve soğukluk, insanların yüzüne işlemiş görünüyordu. Herkes ciddiydi, sinirliydi ve gergindi.

Yalnızca acele dolu adım seslerinin, konuşan birkaç insanın sesleri ve kaldırımın köşesinde oturup mızıka çalan, şarkı söyleyen gençlerin sesleri arasında bir araba kornası duyuldu, yolda yürüyenler arabadakine sinirli bakışlar gönderdi, kimi sessizce küfür etti ve kaldırıma çıktılar.

İlerlerde bir kadın ağlayarak telefonda konuşuyordu, dakikalardır caddede kadının sesi duyuluyordu. En sonunda telefondaki her kimse ona bağırdı, çağırdı ardından telefonu kapattı. Elini cebine koydu ve sessizce ağlayarak yürümeye devam etti.

Bir adam dükkanını kapattı, kepenkleri indirdi ve hızla yürümeye başladı. Yolun kenarında yemek ve peçete satan bir adam, önce üzerindeki eski ceketin kolunu biraz yukarıya çekip saate baktı, ardından kafasındaki şapkasını düzeltti ve sattığı eşyalarının olduğu standı itelemeye, evine doğru gitmeye başladı. Adam standı iteklerken bir genç koşar adımlarla satıcının yanına gidip bir şeyler söyledi. Satıcı ona bir simit verdi, genç ise eldivenlerinin üzerinden birkaç kuruşu adamın eline bıraktı. Satıcı yürümeye devam etti, kar devam etti, birkaç araba daha geçti.

Kar her yeri beyaza boyamış olsa da gri olan bu sokakta yüzünde saf mutluluğun okunduğu yalnızca iki kişi vardı.

İlki, kaldırımın dükkanlara doğru olan kısmında yürüyordu. 

Fazlasıyla canlı bir yeşil rengine sahip olan gözleri hızla etrafta dolanıyor, sokağın griliğini görmezden geliyordu. Burnu ve yanakları kızarmıştı, arada yüzüne vuran rüzgardan dolayı gözleri doluyordu. Her şeye rağmen bazen az, bazen çok kısılan gözleri, yüzünde kaşkolün kapatmaya gücünün yetmediği bir gülümseme olduğunu gösteriyordu. Yaşı küçük olmasına rağmen düzenli bir şekilde boyadığı, dirseklerine kadar uzanan saçlarının üzerine kar taneleri düşmüştü. Ağzının üzerine kadar bir kaşkol geçirmişti, mavi renkte. Üzerine giyindikleri ise soğuktan korunmak amaçlı önünü kapattığı kaban yüzünden görünmüyordu, yalnızca mavi pantolonu görünüyordu. Ellerine gri bir eldiven geçirmişti, elini sıkıca yanındakinin ellerine kenetlemişti. 

Yanındakinin siyah ve parmaklarının yarısını kaplayan elleri de onun ellerini sıkıca tutmuştu. Üzerinde hiçbir zaman çıkartmadığı ve ona bol gelen mavi kot bir ceketi vardı. Kumral saçlarının üzerine bir bere geçirmişti fakat bu bere, onun saçlarının alnına dökülmesine engel olmuyordu. Yüzü, yanındaki kızın tam tersi şekilde daha soluktu Dudaklarının rengi soluktu, ten rengi soluktu. Gözleri, aynen kızınki gibi yeşildi fakat canlı değildi, her şeye rağmen yüzündeki ifade, ruhunun yüzü kadar solgun olmadığını gösteriyordu.

13. Görev- TAMAMLANDIWhere stories live. Discover now