47. Bölüm- Hediye

29 2 0
                                    

Selamlaaar. Bugünkü kaçıncı bölümüm ve bunu kaçıncı yazışım bilmiyorum ama umarım iyisinizdir.

Her ne kadar kitabın başlangıcında şiddet ve tetikleyici unsurlar adına uyarı yapsam da uyarıyı bu bölümün başlangıcında tekrarlamak istiyorum. Bu bölümün başından başlayacak +18 şiddet bölümünün bitişini belirteceğim, merak etmeyin.

Tutmak istemiyorum, sadece klasik hatırlatmamı yapacağım. Fikir, öneri veya sorularınızı yorumlarda belirtmeyi, oy vermeyi ve hikayeyi sevdiklerinizle paylaşmayı unutmayın.

Öpüyorum, iyi okumalar!

"Bırak beni! Yalvarırım bırak beni!" Hafifçe gülümsedim. Gözlerim üzerinde dolandığında gülümseyişim büyüdü. Ellerini ve ayaklarını aynen Maria'ya yaptığı gibi zincirlerle bağlamıştım. Onu hafifçe sarsmıştım fakat bu sarsıntı bile ona fazla gelmiş olmalıydı, birkaç yumruk darbesinde bile çığlıklar atmaya başlamıştı.

Sıra Chloe'ye yaptığının aynını yapmaktı. Elime hızla geçirdiğim bıçağı kısaca inceledim. İşimi göreceği konusunda güvendiğim bu bıçağı rahat olacağım bir şekilde tuttuğumda ve ona doğru yaklaştığımda gerçekten korktuğunu görebiliyordum.

Gözlerdeki bu korkuyu gerçekten özlemiştim.

Sandalyesinin önünde dizlerim üzerine çöktüm, sol elim kana bulanmış tişörtünü kaldırdığında karnını görebilecek şekilde tuttum ve tişörtü tuttuğum elimi göğsünün üzerine bastırdım. Onun bunu yapmamam için attığı çığlıklar ne yapacağımı anladığı konusunda beni mutlu etti.

Burada tek bir kural vardı, çektirdikleri acıyı çektirirdim.

Hiçbir şeyin onların yanına kar kalmamasını sağlardım.

Önce bıçağın soğuk kısmını hafifçe karnına sürttüm, korkuyla aldığı nefeslerin etkisiyle karnının inip kalkmasını, onun yalvarışlarını dinledim.

Alice haklıydı, biz kurbanlarımızın korkularından beslenirdik.

Biz, Dimitri ve ben.

Biz acıdan, çığlıklardan, yalvarışlardan beslenirdik.

Biz, Dimitri ve ben.

Bundan utanmalı mıyım bilmiyorum fakat fazlasıyla benziyorduk. Onun yüzündeki soğukkanlılık, karnındaki deriyi yüzmek için tuttuğum bıçaktaki yansımamda gördüğüm soğukkanlılık ve keyifli gülümsemenin aynıydı. Bu bir benzetme değildi, tuttuğum bıçağın yansımasında ben yoktum, Dimitri vardı.

O, bendim. Öyle ki yansımam yerine onun yansımasını görünce şaşırmıyordum, yüzlerimizdeki benzerlik dikkatimi çekiyordu yalnızca. Aynı gülümseyiş, aynı bakışlar, aynı duruş.

Hayır, utanmamalıydım bundan.

Eğer bu gücümü, bu soğukkanlılığımı karşımdakiler için kullanıyorsam hatta, asla utanmamalıydım. Bunu bana verilen bir hediye olarak kabul etmeliydim, bu kez zihnimin içinde dönen ses haklıydı.

Bu hediyeyi öylece kenara bırakamazdım, kesinlikle. Bu hediyeyi sahiplenmem gerekirdi. Zihnimdeki ses haklıydı, bıçaktaki yansımamda Dimitri'yi görmek beni korkutmamalı veya utandırmamalıydı.

Mutlu etmeliydi, şu an acımasız olmam gerekirdi.

Gözlerim bıçağın üzerindeki gözlerim yansımanın değiştiğine şahit oldular, yansımadaki Dimitri kaybolduğunda ve kendi yüzüm göründüğünde yeşillerimizdeki o soğukkanlılığın asla değişmediğini gördüm.

13. Görev- TAMAMLANDIWhere stories live. Discover now