41. Bölüm- Kumar

19 4 0
                                    

Selam herkesee. Nabersiniz? Umarım iyisinizdir.

Yaklaşık 8000 kelime uzunluğunda bir bölümle karşınızdayım fakat sıkacağını düşünmüyorum, umarım düşündüğüm gibi olur.

Neyse, bir soru sorup sizi bölümle baş başa bırakacağım.

Kritanta'nın gördüğü o kadının Valery ile gercekten bağlantısı var mı? Bahsedilen yangın neyi
temsil ediyor? Cevaplarınızı bekliyor olacağım. Fikir, öneri veya sorularınızı yorumlarda belirtmeyi, oy vermeyi ve hikayeyi sevdiklerinizle paylaşmayı unutmayın.

Öpüyorum, iyi okumalar!!!

Küçük ve korkak adımları boş koridorda ilerledi, her adımı daha da ürpertiyordu onu. Gri duvarları, gri tabanı olan, her ikisi de betondan olan uzun bir koridordu burası. Koridorda sessiz olmaya çalışırcasına parmak uçlarında yürüyordu, her adımını büyük bir kararsızlık içinde atıyordu.

Atmalı mıydı, yoksa atmamalı mıydı?

Yapmalı mıydı bunu, yoksa yapmamalı mıydı?

Bu yaptığının karşısında verecekleri cezalara dayanabilir miydi?

Hayır, yorgun ve hasta vücudu biraz daha kaldıramazdı. Neredeyse her bir zerresi yaralarla dolu gibi görünen kolları, kriz anında birkaç doktorun dahi tutmakta güçlük çekmesinden dolayı yüzündeki çoğu kabuk bağlamış, bazıları ise yeni açılmış tırnak izleri. Kurumuş dudakları, hastalıklı ve sağlıksız görünen bembeyaz yüzü. Stres olunca kopardığı etlerden dolayı yara içindeki dudakları. Baygın bakan yeşil gözleri. Dirseklerine kadar gelen, bakımsız sarı saçları. Kendini her kötü hissettiğinde kazırcasına ensesini, saç derisini kaşıyor kız; bu yüzden saçı ve tırnak araları deri kalıntıları ve kurumuş kanla dolu. Diz apakları yaralar içinde, bu yılın başında geçirdiği ameliyatlara rağmen yürüyüşü hala tam manasıyla sağlıklı değil.

"Ben Kritanta İvanova." diye bağırıyor zihninin içindeki ses. "On altı yaşındayım, buraya geldim çünkü insanlar arasında tehlikeli olarak görülebilecek birçok hastalığa sahibim. Bu hastalıklar büyük travmalar sonucunda oluştu, geçmişi hatırlamıyorum. Hatırladığım tek şey abimin gözlerimin önünde öldürüldüğü, annem ve babama ne olduğu hakkında hiçbir fikrim yok. Onlar abim gibi ölmüş olabilirler, yaşıyor ve kaçıyor, saklanıyor olabilirler. Ve benim görevim, o katili bulmak. Bulmak ve onu yaşadığına pişman hale getirmek. Sırf o yüzden, burada bile çalışıyorum. Burada çalışmama izin veriyorlar, yaptıkları şeyler arasında tek iyi sayılabilecek şey, değil mi?"

Zihnindeki ses susuyor, artık ezbere olduğu gibi on saniye sonra tekrardan konuşuyor. "Buradan gitmek istiyorum, yaklaşık bir yıldır buradayım ve hiç dışarıya çıkmadım. Artık Güneş'i ve Ay'ı, gündüzü ve geceyi özlüyorum. Ve buradan çıkmak için yapmam gereken, onların dediklerini harfiyen uygulamak. Yoksa, sonsuza dek buradan çıkamayabilirim. Ay ve Güneş, sonsuza kadar dışarıda kalır fakat ben onları göremem."

Ses susuyor, kız sarsak adımlar atıyor parmak ucunda. Zihnindeki ses tekrardan konuşuyor, yalnızca dudaklarını oynatarak o sesi tekrar ediyor.

"Ben hissetmem, acıyı, üzüntüyü ve vicdan azabını. Boşluk hissi, beni tanımlar. Boşluk hissinin yanı sıra öfkeyi hissederim ve öfkenin bana yaptıramayacağı hiçbir şey yoktur. Tek gerekli olan hissetmemdir, istememdir. Öfkelendiğimde zarar vermek, beni ben yapar. Zarar vermek için öfkeye gerek yoktur, çünkü o zarar verdiğinde öfkeli değil mutlu hissederiz. Zarar vermek beni mutlu eder ve piyano çalarım. Güneş'i ve Ay'ı göremesem de onları hissederim, piyano bana dışarıyı, özgürlüğü ve mutluluğu anlatır. Dışarısı, özgürlük ve mutluluk ancak bedellerle sahip olunacak şeylerdir, eğer onun dediklerini uygularsam hissederim. Dışarıyı, özgürlüğü ve mutluluğu. Bunun için kötü hissetmem, çünkü Kritanta'ya kötü hissetmek yasaklandı."

13. Görev- TAMAMLANDIWhere stories live. Discover now