Selamlar herkesee. Nasılsınız?
7000 kelimelik 35. bölümün aksine 5000 kelimelik bir bölümle karşınızdayım. Neredeyse tamamen geçmişten izler taşıyacak bu bölüme geçmeden önce bir soru sormak istiyorum.
Sizce bu kazanın katille bir alakası var mı? Bu kazanın sonucu ne olacak? Cevaplarınızı bekliyor olacağım.
Fikir öneri veya sorularınızı yorumlarda belirtmeyi, oy vermeyi ve hikayeyi sevdiklerinizle paylaşmayı unutmayın.
Öpüyorum, iyi okumalar.
Üzerindeki beyaz geceliğin uçlarıyla oynadı genç kız, omuzlarına düşen kar tanelerinin soğuğunu umursamadı. Aylardır hissetmeye hasret olduğu bu soğuk bile içini ısıtıyordu.
Derin bir nefes verdi, parmakları beyaz geceliğin dantellerinde ezbere bildiği o yolu çizdi, nefesinin oluşturduğu buhar dikkatini çekmemişti, boş sokak dikkatini çekmiyordu.
Sert bir rüzgar esti, çıplak bacakları daha çok üşüdü, bacaklarını kendine çekti ve çıplak ayaklarının oturduğu bankın tahtasına değmesini sağladı.
Zihninde bir cümle dönüyordu, neredeyse iki haftadır zihninde dönen ve ona fısıldanan cümleyi tekrardan duydu.
"Çığlıklarını asla unutma, en çok da dilsiz bir kızın çığlıklarını. Unutturmaya çalışacaklar sana çığlıklarını, o zaman bir mürekkebe dönüşmesini sağla çığlıklarının. Kulakları tırmalayan bir sesin sayfalarca olmasını sağla, korkma bunu yaparken. Susma, susturulma. Diren, biliyorum çok zor ama senin için önemsiz bir fısıltı dahi kurtarabilir bizi."
İşaret diliyle söylenen kelimeler, cümleler haftalardır kızın zihnindeki fısıltılar tarafından tekrar ediliyordu, defalarca kez duyduğu bu cümle direnişini ifade edecekti. Kalkması gerekirdi, oturduğu bu yerden kalkması ve direnmesi. Çığlıklarını susturmaması gerekirdi fakat bacaklarında güç yoktu, nefesleri bile yoruyordu onu.
Yumruk halindeki sağ elini yavaşça açtı, bir bıçağının kınını gördü. Sol eli bu kez saten gecelikteki dantelde bıraktı parmaklarını gezdirmeyi, bıçağı yavaşça açtı.
Kana bulanmıştı.
Bir acı duygusu hissetmesi gerektiğini düşündü kendi kendine fakat hiçbir şey hissetmiyordu, ne şimdi ne de önceden. Yıllar sonrasında bile bir şey hissedeceğini düşünmüyordu.
Bıçağın ucunu kendine çektiği çıplak dizkapağında dolandırdı, bu dokunuşlar kızın dizkapağının kanamasına sebep olmadı fakat küçük çizikler bıraktı. Hiçbir tepki vermeden bakan gözleri dizkapağından bıçağın kınına geldiğinde bıçağı hafifçe dizkapağında gezdirmeye devam etti.
Dikkatlice baktı, mükemmel bir işlemeye sahipti kını, adını bilmediği bir çiçek işlenmiş ve yer yer renklendirilmiş, yer yer ise gümüş rengi kalmıştı. Gözlerini kınıdan çektiğinde bilekleriyle karşılaştı. Bileğindeki kapanmak bilmeyen yaraları görünce hızla gözlerini kapatıp başını arkasına attı. İstemiyordu, ona o anları hatırlatacak hiçbir şey görmek istemiyordu fakat orayı hatırlaması için aynaya bakması bile yeterliydi.
Dişlerini sıktı, yumruk halini alan elleri arasındaki bıçağın bıraktığı çizikler derin yaralara dönüştü, dudaklarını birbirine bastırdı ve zihnindeki görüntüleri yok etmeye çalıştı. Bıçağı tutan eli daha çok bastırdı dizkapağına. Küçük dokunuşlar yok oldu, küçük çizikler yok oldu. Bıçağın büyük darbeleri eskiden kalma çiziklerin üzerini hızla geçiyor ve derisinde kanın renginin kalmasını sağlıyordu.

YOU ARE READING
13. Görev- TAMAMLANDI
Teen FictionKukla acı çekti, kukla öldü fakat kuklanın tahta ciğerleri nefesle doldu, kukla nefes almaya başladı. Kuklanın tahtadan kalbi atmaya başladı, tüm bunlarla beraber kukla hissetmeye başladı. Her seferinde fırlatıldığı yer bu kez acı verdi tahtadan kol...