50. Bölüm- Karanlık

34 3 1
                                    

Selamlar herkesee. Nabersiniz? An itibariyle final  beşten geriye sayım yapmaya başlayabiliriz, bu bölüm dahil, beş bölümün ardından final ile buluşacağız. 

Finale bu kadar yaklaşmışken kitap hakkındaki düşünce ve gelecek birkaç bölüm hakkındaki fikirlerinizi buraya yazmanızı rica ediyorum. 

Uzatmadan, fikir, öneri veya sorularınızı yorumlarda belirtmeyi, oy vermeyi ve hikayeyi sevdiklerinizle paylaşmayı unutmayınn. 

Öpüyorum, iyi okumalar!


Derin bir nefes verdi, gergin bakışları kilisenin karanlık duvarlarında dolandı. Sönmüştü, belki de yıllar önce hizmet vermeyi bırakan bu kilisede tek bir mum dahi kalmamıştı. Sıralı koltuklardan en öndekine oturuyordu, yavaşça oturduğu yerde doğruldu.

Üzerindeki beyaz elbise kilisenin kirli tabanında dolandı, içerisi kurumuş yapraklar ve onların getirdiği çamurla dolmuştu. Topuklu ayakkabısından tok bir ses çıktı, bu ses aynen nefes sesleri gibi kilisenin duvarlarında yankılandı.

Sağına doğru ilerledi, dizilmiş diğer sıralı koltuklar geçti. Duvarın içine yapılmış oyuğa dikti bakışlarını. İçinde çoğu çürümüş, erimiş ve küçülmüş mumlar vardı. Gözleri oyuğun tabanındaki kumda bir mum aradı.

Gördüğü ilk mumu elleri arasına aldı. Çantasından çıkarttığı çakmağın ateşini muma değdirdi, mumun fitili küçük bir ateş kıvılcımından etkilenip yanmaya başladığında gözlerini kilisenin açık kapısına çevirdi.

Adım sesleri duyuyordu, o geliyordu.

"Yoluma her zaman ışığını tut," diye fısıldadı elindeki muma doğru.

Mumu havaya kaldırdı, karanlıkta belli olmayan yeşil gözleri mumun ışığında parlamaya başladı. "Beni asla yalnız bırakma,"

Yutkundu, adım sesleri yaklaşmıştı. Küçük bir nefes ile mumu üfledi. Beyaz mum, üzerinde dumanları tüterek sönerken mumu oyuğun içine yerleştirdi.

"Ve eğer göreceklerim beni yok edecekse, her yer büyük bir karanlığa gömülsün." 

Dişlerini birbirine bastırdı, derin bir nefes verdiği anda adım seslerinin kapının önünde durduğunu duydu.

Arkasını dönmeden önce Tanrı'nın evinde, gözleri oyuğa yerleştirilmiş küçük İsa resminde, sol eli ise boynundaki haç kolyesini tutarken öylece durdu. Gözlerini kapattı, İsa'nın gözlerini hala üzerinde hissediyordu. Tanrı'dan tek bir şey diledi: Karanlığın gizlediği o sırrı açığa çıkartmasını.

Derin bir nefes ile arkasına döndüğünde karşısında o vardı.

Sayesinde yaşadığı ve sayesinde....

Sarı ve özenle yaptığı saçlarını elleriyle düzeltti.

"Tanrı'nın evi ha? Saklandığın yer burası mı?"

"Ben saklanmadım," diye fısıldadı. "Ben kimseden saklanmıyorum ki."

"Fazla cesursun," dedi hızla. "Doğrusu, ölüme koşana başka ne denir ki?"

"Fazla aptalsın," dedi yeşil gözlerin sahibi. İsa'nın gözlerini hala üzerinde hissediyordu, cesur falan değildi. Gözlerini İsa'nın üzerine çevirdiğinde adeta onun bir kez daha can vermesini istiyor gibiydi. Bu kez onun günahları için, bu kez onun yok edilen yaşamı için.

13. Görev- TAMAMLANDIWhere stories live. Discover now