11.Bölüm

3.1K 196 20
                                    

Bir anda üzerime atlar gibi sarılan Deniz ile bir kaç adım geri gitsem de ayakta durmayı başarmıştım. O bana sımsıkı sarılırken benim boşlukta kalan ellerim ise öylece dururken kendime geldim.

"Lan çekilsene be! Ne üzerime atlıyorsun avına saldıran ceylan- aslan gibi. Gecenin bu saatinde niye buradasın, hadi git bakalım kış kış."

Ondan ayrılıp şaşkınlığından yararlanarak ve söylenerek odamdan çıkarıyordum ki şaşkınlığı geçti ve ben kapıyı kapatırken hızlıca içeri girdi.

Ama ben böyle işin..

"Burda mı yatacaksın ya gitsene!"

Yeniden sarılacağını ceylan gibi bakan aslan tavrından anladığım için geri çekildim.

"Bir kere olur o geri bas!"

Çocuk gibi kaşlarını çattı.

"Niye bu kadar çok küfrediyorsun ve sert konuşuyorsun, senin yerine kahvehanede ki dayılarla konuşuyormuş gibi hissediyorum. Onlar bile bu kadar küfür etmiyorlar."

Üzgünce söylediği şeylere şaşkınlıkla baktım. Ciddi miydi bu?

Ayrıca kahvehane ne ya, kıraathane demeyi bilmiyor mu?

"O zaman git onlarla konuş."

"Ha? Yok öyle demek istemedim, sadece... yani bence biraz fazla sertsin."

Benden büyük değil miydi bu?

Karşımda ezilip büzülüyor ama benden daha büyük. Hem boy hem yapı olarak beni yenebilecek durumda olmasına rağmen. Gerçi Yağız'ın yanında kısa kalıyor ama o da devasa resmen ya.

Konu ne ara Yağız'a geldi ya.

"Ne düşündüğün umrumda değil. Odamdan çıkmıyorsun ben çıkıyorum."

Uykum tamamen kaçmış olsa da hala yorgundum ve gördüğüm kabus...

"Peki, kusura bakma..."

Kafasını eğip hızlıca yanımdan geçti ve kapıyı açıp çıktı.

Bari kapıyı kapatsaydın!

Kapıyı kapattım ve sinirle nefesimi verdim. Bana değer verdikleri belliydi ama bana göre değildi.Hala inanmıyordum bana değer verdiklerine... Bana gül atsalar da onlara taş atacak biriydim ben. Bu bencilce gelebilirdi ama yapım böyleydi.

Böyle olmalıydı.
Yoksa yaşayamazdım ki.

Çok mu kırıldı acaba?
Normalde de çok neşeli görünen tiplerden...

Eee ben şimdi nasıl uyuyayım?
Peşinden gidip pardon falan mı desem?

Aynen, zaten yolda giderken yanlışlıkla omzuna çarptım onun için konuşuyorum. Pardon ne ya?

Özür mü dileyeyim ama, kırılmasaymış!

Zaten odasını bilmiyorum, gidemem ki yanına. Belki yarın kahvaltıda özür dilerim. Aynen kahvaltıdan sonra, odasına gitmeden önce tutar kusura bakma ile başlar ben böyleyim diye bitiririm.

Yaptığım plan ile içim biraz daha rahatlarken kabusu da unutmuştum biraz. Yatağa yatıp uyumaya çalışırken hala Deniz'in kırılıp kırılmadığını düşünüyordum.

...

Hay ben böyle işin...

Deniz sabah kahvaltı bile etmeden mimarlık bürosuna gitmişti ve salak gibi gözlerim onu aramıştı. Bu durum gözünden kaçmayan sevgili abim! Emre de nerede olduğunu uzunca anlatmıştı.

BencilHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin