Uyuşturucu etkisindeyken insan bir çok şey yapabilirdi, birilerine zarar verebilir, sevdiklerini kırabilir ve
hatta kendini öldürebilirdi.Alaz da dört yıl önce bir uyuşturucu krizinin ortasındaydı ve kardeşlerine bu halini göstermek istemediği için kendini banyoya kitlemişti ama yinede artık bundan kaçış yoktu. Şuan tek istediği kardeşlerine zarar vermemekti.
Tabi bu kararından kendi bencilliği de vardı, daha fazla yaşamak istemiyordu.
Daha fazla böyle yaşamak istemiyordu.
Gözleri kayıp kayıp giderken kendini kaybetmemek için büyük bir uğraş veriyordu ve titreyen elini diğer elinin bileğine sabitlemeye çalışıyordu.
Maket bıçağını açmaya çalışırken...
Acı çekiyordu, canı acıyordu ve bu acı katlanarak artıyordu, kalbinin eriyip gittiğini ve kendinden geçtiğini hissediyordu.
Sonunda damla damla kan hızla bileğinden akarken maket bıçağını yere düşürdü titreyen eli. Az önce kendi canını almaya çalışmanın şokuyla açılan gözleri acıyla kısıldı ve yaşla doldu.
Canı acıyordu.
Akan kan hızlanırken bileğine baktı duygusuzca. İşte bitiyordu hayatı. Bu belki de yaşadığı son andı. Ama üzülmüyordu, sonuçta bunu kendi yapmışken üzülmeye ne gerek vardı?
Telefonundan saate baktıktan sonra bir süre bekledi ve ardından son gücüyle telefonu fırlatarak parçaladı.
Saat 08:56 olmalıydı. Belki de yanlış hatırlıyordu, Alaz telefonun çalmasını duymak istemiyordu.
Kan akışı yavaş yavaş kesilip nefes almakta zorlanırken uyuşturucu krizinin doruğundaydı. Bilinci kapanırken tatlı bir uyku bastırdı
kıstığı gözlerine ve gözleri kapandı.Acı son buldu, ışıklar kapandı.
Vücudu kendini uçsuz bucaksız bir uykuya bırakırken tek düşünebildiği her şeyin iyi olmasıydı, böyle bir durumda bile her şeyin iyi olmasını diliyordu, kendisi için olmasa da...
"Abi!"
Alaz'ın bilincini kaybetmiş bedeni Burç'u duymazken kapı kırıldı.
Ve dört yıllık karanlık tam o an başladı.
...
3 Gün Sonra
Dinlenmek iyi gelmişti, artık daha iyiyim bence. Ateşim yok ve...
Koluma pansuman yapan Sinan bana hazırladığı meyveleri zorla yediriyor.
Ev annesi vol. 4
"Alaz, dur mandalina da ye, şu elmayı da ağzına at, kabuğunda şifa, hadi bak yoksa iyileşemezsin."
Bu hallerine tabi ki de göz devirmek isterdim ama bu onda işe yaramıyor.
"Çocuk mu kandırıyorsun Si- Hapşu!"
"Bak ne dedim ben sana."
Bana uzattığı peçeteyi alıp burnumu çekerken ofladım. Neden bana sanki tek evlat benmişim gibi davranıyorlar, daha doğrusu herkesten değerliymişim gibi...
Neyse, acaba Atlas nasıl?
Alpay gittikten sonra bir süre uyuyup dinlendim ve Sinan bana pansuman yapıp ardından hızlıca koruma görevine geri döndü. Ertesi gün kendilerini biraz daha toparlamış abilerimle sessiz bir yemek yedim ve tuhaf davranışlarını farkettim. Bunun nedenini daha sonra düşünmeye, yada bana soracakları zamana kadar ertelemeye karar verdim.