Kravatı düzeltip aynada kendime bakarken bu yemeğin kısa sürmesini umut ediyordum. Yoksa kravatı ve ceketi bir köşeye fırlatıp bulduğum ilk yerde uyuyabilirdim.Her ne kadar Ateş ağrı kesici vermiş olsa bile hala başım ağrıyordu.
Keşke şu daveti en başta kabul etmeseydim..
Zaten daha bırak nereye gideceğimizi kimlerin orada olacağını bilmiyordum. Atlas'ın dediğine göre aile dostlarının evinde olacak olan bir akşam yemeğiydi. Ancak başka insanlar da orada olacaktı ve görmek istediğim son şey o adamın eski ortaklarıydı.
Yatağın üzerindeki telefondan saate baktığımda biraz daha geç kalırsam gelip beni zorla aşağı indireceklerini anladım ve odadan çıkıp kapıyı kilitledim. Hepimiz dışarı gidiyorduk ve evde sadece hizmetliler kalıyordu, kapıyı kitlemem onlara güvenmediğim anlamına gelmiyordu yani.
Güveniyor da sayılmam ama..
Merdivenlerden aşağı inerken boynumu sıkan kravatı biraz daha gevşettim ve keşke Yağız'ı dinlemeyip günlük kıyafetler giyseydim diye düşündüm.
Ama öyle giyinseydim de herkesin içinde bakışlar benim üzerimde olacaktı ve bu baş ağrısı artı sinirle birinin kafasında bir kaç bardak kıracağıma emindim.
O yüzden hiç bir olay çıkarmadan bu geceyi atlatmalıydım.
Aşağı inerken kravatını takamadığı için Ateş'ten yardım bir alan Atlas, her an kravatını çıkarıp yere atacak gibi aynadaki yansımasına ölümcül bakışlar atan bir Emre, telefonla konuşurken saçlarını karıştıran bir Yağız, endişe ve heyecandan etrafa bakıp beni fark eden bir Deniz ve saatine bakan bir Kaan görmek nedense beni mutlu etmişti.
Merdivenleri bitirip yanlarına ulaştığımda Ateş'de Atlas'ın kravatını taktı ve bir kaç adım geri gitti.
"Sen kravat bağlamayı biliyor musun?"
Deniz'in endişesini atmak için sorduğu belli olan sorusuna sadece kafamı salladım. En son bana sarılıp ağladıktan sonra onu odamdan kovmuştum ve bir süre kedi gibi kapının önünde beklese de bir kaç dakika sonra kapıyı açmayacağımı anlayıp odasına gitmişti.
Neyseki gözleri normal görünüyordu ve kimse aramızda geçenleri bilmiyordu.
Yani umarım.Yağız'ın bana olan bakışlarını farketmemle ortaya bir soru atıp gözlerimi kaçırdım ve Deniz'e döndüm.
"Niye, siz bilmiyorsunuz musunuz?"
Deniz bana beklediğimden uzun bir açıklama yaparken içimden keşke sormasaydım diye geçiriyordum ama sanırım artık çok geçti.
"Yani, şirket yemekleri ve benzeri şeylerle genellikle Yağız abim ilgileniyor ve bizde günlük hayatımızda sürekli kravat takacağımız işler yapmıyoruz. Yani nadiren taktığımız içinde bildiğimiz söylenemez.
Tabi Ateş abim biliyor."Yağız'dan bahsetmesiyle ona dönen gözlerim bana baktığını görmemle Ateş'e döndü ve onun da Yağız'a baktığını farkettim.
Aşk üçgenine falan mı düştüm ya?
"Biraz daha burada boş boş durursak geç kalacağız."
Kaan'ın sesiyle herkes çıkışa yönelirken aklıma Ateş ve Yağız'ın sözleri geldi. Bu bakışlarını açılıklıyordu ama sanki başka bir şey vardı.Neyse, şuan bunu kafaya takamayacak kadar çok başım ağrıyor.
Sonunda hepimiz arabalara binerken arka koltuğa oturmuştum ve yanıma da tabi ki Atlas oturmuştu. Arabayı Kaan kullanıyordu ve yanında da Deniz vardı.
Diğer araba da da Ateş ve Yağız.