Kulağım hala çınlarken Yağız'ın yere yığılmasıyla ağzım açık kaldı. Herkes Yağız'ın yanına koşarken ben hala şaşkınlıkla karşıya doğru bakıyordum.
Kaçışan kalabalık bana çarpıp eve girerken olduğum yerde kalakalmıştım.Alpay, şoktan olduğu yerde kalmış annesinin yanına giderken ben hala olduğum yerde bekliyordum.
Kaan ceketini çıkarıp Yağız'ın karnına bastırırken neden hala bayılmadığını düşünüyordum ama şuan bunu farkedecek durumda değildi galiba.
Ateş, Yağız'ın nabzına bakarken Yağız
iyi olduğu hakkında bir şeyler sayıklıyordu ama kan kaybından bayılmak üzere olduğu yüzünden
anlaşılıyordu. Deniz ambulansı arayıp
adresi verirken Emre korumalara kaçan adanları bulmaları gerektiğini haykırıyordu.Şuan ki durum tam olarak bir felaketti.
Arabayla kaçtığını tahmin ettiğim adamları yakalamak için gitmiş korumalar burayı daha savunmasız
hale getiriyordu. Ya yine saldırırlarsa?Neyseki bir kaç koruma hala buradaydı ve ambulans birazdan burada olacaktı.
O zaman niye bu kadar huzursuzum?
Niye canım acıyor ki, Yağız yerde kanlar içinde bilinci yarı kapalı yatıyor diye mi, Kaan ceketini karnına bastırıp 'neden durmuyor bu kan?' diye ağlıyor diye mi, Deniz sakinleşsin diye Atlas'ı tutup Yağız'a bakmamak için kendini tutuyor diye mi yoksa Emre sinirini kullanıp korumalara emir yağdırıp
bir yandan da 'nerede kaldı bu ambulans?' diye söylenirken Ateş çaresizce Yağız'a bakıyor diye mi canım bu kadar acıyor?Belkide hiç bir şey yapamadığım için bu çaresizlik beni huzursuz ediyor.Ama ne yapabilirim ki? Bu aile ben olmasam da birbirlerine bağlı ve herkes üstüne düşeni yapıyor. Ya ben; hiç bir şey yapmıyorum...
Şuan kaçsam aslında, bir süre farketmezler yokluğumu değil mi?
Hatta baya uzun bir süre bilmezler orada olmadığımı bile. Gitmeliyim, belki.."Alaz..."
Atlas'ın seslenmesiyle ona döndüğümde tüm vücudunun titrediğini gördüm. Deniz'den kurtulup benim yanıma gelmek istiyor gibiydi ama adım atacak hali kalmamış gibiydi. Anlaşılan çok korkmuştu.
Anne babasını kaybettiği için abisini de kaybetmek istemiyordu, zaten sağlık durumu çok iyi değildi. Vücudu artık kendi ağırlığını kaldıramayacak duruma gelmiş gibi sendelerken yanına ulaştım ve ağırlığını bana vermesini sağladım.
"Alaz.."
Ben yokken tam olarak ne olmuştu bilmiyordum ama sesi kısılmış ve saçları dağılmıştı.
"Özür dilerim.. özür dilerim..."
Benden değil de başka birinden özrü diliyor gibi sayıklamasıyla yaklaşan ambulansın siren seslerini duymaya başlamıştım.
Şimdi ne diyecektim karşımdaki Atlas'a?
Geçti? Bir şey olmayacak? Sakin ol?
"Senin bir suçun yok."
Ambulans gelirken son söylediğim şey buydu Atlas bayılmadan hemen önce.
Atlas'ı arabaya koyup bende bindikten sonra Ateş hızlıca sürücü koltuğuna geçti. Emre, Kaan ve Deniz'de diğer arabaya binip ambulansın peşinden giderken başı omzumda olan Atlas'a baktım ve yeniden yola döndüm.
Gitmiyorum...
Sonunda hastaneye varıp arabadan inerken kimse iyi bir durumda değildi.
Hadi ben böyle şeyleri daha önce de görmüştüm ama diğerleri anlaşılan hiç alışkın değildi çünkü az önce Kaan bayılmıştı ve onu bana bırakıp gitmişlerdi. Zaten Yağız ameliyatta ve Atlas da ayrı bir odadaydı ve Deniz ona refakatçılık ederken Ateş ve Emre'de ameliyathanenin önünde bekliyordu.