"Kaan arabanın yerini tespit edemez misin?"
Ateş'in sesinden bile endişesi belli olurken Kaan aceleyle konuştu.
"Abi gizli devlet ajanı değilim ben. Ama arabaya koyduğumuz konum
cihazından bir şeyler bulabilirim."Emre telefonu Ateş'in elinden alıp sinirlice konuştu ve telefonu kapattı.
"Çabuk ol o zaman."
İkili Emre'nin arabasıyla giderken etrafa bakıyorlardı.
"Nereye gitti birden ya? Tamam güvenliğini zerre sağlayamıyoruz ve bizle tanıştığından beri olmayan şey yok ama niye şimdi.. birden..."
"Etrafa bakacağına yola odaklan Emre. Kaza yaparsak başımıza gerçekten gelmeyen kalmayacak."
Emre oflayıp yola odaklanırken şakayla karışık konuştu.
"Yo, bana daha önce araba çarptı ya."
Ateş, Emre'nin bunu sanki havalı bir şeymiş gibi söylemesine 'bu çocuk akıllanmaz' bakışı attı ve konuştu.
"Hayır, araba sana çarpmadı. Sen park halindeki arabaya çarptın. Üstüne bir de sarhoş olduğun için-"
"Şu senin araban mı?"
Emre, Ateş'in sözünü kesip kenara park ederken ilerideki arabayı göstererek emniyet kemerini çıkardı.
"Ne? Nerede?"
Ateş arabayı görür görmez anlayamamış olsa da arabadan inip yol ayrımına yaklaştıkça bunun kendi arabası olduğunu anlaması uzun sürmemişti.
Sürücü kapısı açık bir şekilde terk edilmiş arabası...
Emre arabanın içine bakıp hiç kimsenin olmadığını doğrularken Ateş'de kamera var mı diye etrafa bakıyordu ama böyle bir mahalle arasında kameranın işi neydi...
Alaz'ın burada ne işi olabilirdi?
Ateş arabasına binerken duruma söven Emre de kendi arabasına dönmüş ve amcalarına konum attıktan sonra oradan ayrılmışlardı.
"Alo Kaan, arabanın nerede olduğunu bulmana gerek kalmadı."
Ateş'in sakin sesine karşın telefonun karşı tarafında kaşlarını çatmış Kaan şüpheyle konuştu.
"Alaz'ı mı buldunuz?"
Kısa bir sessizlikten sonra cevap geldi.
"Arabayı bulduk..."
Uzatmanın bir manası olmadığını anlayıp telefonu kapatan Ateş derin bir nefes aldı.
...
Alaz hareket eden arabada birden ayağa kalktı ve karşısındaki adama okkalı bir yumruk attı. Ardından gülümseyerek yerine geri oturdu.
"Manyak."
Son bir kaç dakikadır ağzından çıkan küfürlere yenisini eklerken bir yandan da Doktor'un yüzüne bakıp iyi mi diye kontrol ediyordu.
"Elin ne hafifmiş ya. Görmeyeli baya güçlenmişsin."
Gülen Doktor'a sinirle bakan Alaz yumruğunu tehditkar şekilde sallayarak konuştu.
"Eğer biraz daha gülersen yumruğumu ağzının ortasına atar hayatını karartırım Doktor. En iyi estetikçiler bile düzeltemez o zaman seni."
Aslında biraz suçlu hissediyordu ama karşısında sürekli gülüp sinirlerini bozan bir doktor varken tek isteği onu yere yatırıp dövmekti.