"Biz üçüz falan mıyız?"
Odaya yeni giren Atlas, Alaz'ın dediği şey ile anlamayarak ona baktı.
"Ne?"
Alaz ise Atlas'ın şaşırmasını umursamadan onun yanındaki boşluğu gösterdi ve yorgun bir ses tonu ile konuştu.
"Senden iki tane var."
Atlas biraz suçluluk duygusu, biraz da endişe ile Alaz'a yaklaştı.
"Çok mu başın dönüyor? Ateşin var mı? Eğer başın çok acıyorsa ben doktora haber vereyim. Hemen geliyorum..."
Atlas endişe ile gelip Alaz'ın alnına elini koyduktan sonra ateşinin olmadığını farketse de endişelendiği için doktoru çağırmaya karar vermişti. Geriye doğru bir adım atmıştı ki koluna sarılan el onu durdurdu ve gözleri hasta yatağında yatan kardeşine döndü.
"Çok endişeleniyorsun. Niye?"
Alaz sorusundan sonra elini çekti ve Atlas yatağın ucuna oturdu.
"Niye mi? Benim kardeşimsin. Senin için endişelenmeyeceğim de kimin için endişeleneceğim?"
Alaz başına saplanan acı ile yüzünü buruştursa da bu kısa sürdü ve Atlas farketmedi.
"Çok saçma ki. Siz ölseniz ben üzülmem.."
Atlas kırıldığını hissederken Alaz'ın onları sadece bir haftadır tanıdığını ve bu bir haftada başına gelmeyen kalmadığı gerçeğini kendine kabul ettirmeye çalıştı. Şuan bu halde olmasının sebebi de oydu.
"Bizden.. nefret mi ediyorsun?"
Tereddütle sorduğu soruya bir cevap alamayacağını yada alacağı cevabın onu kıracağını düşünürken Alaz onu yine şaşırttı.
"Hayır.."
Bu hafta boyunca şaşırdığı en büyük şey buydu galiba.
Onlardan nefret etmiyordu.
Gerçi sevmiyordu da."O zaman neden bize böyle davranıyorsun?"
Atlas'ın daha fazla şey öğrenmek için sorduğu soru ile Alaz yeniden konuştu.
"Nasıl davranıyorum..?"
Atlas henüz farketmemişti ama Alaz'ın uykusu gelmişti. Uysal olması biraz da bundandı.
"Kırıcı sözler söylüyorsun, sanki bizden nefret ediyormuş gibi. Yani daha bir hafta oldu tanışalı ama ne bileyim..."
"Kırılıyor musunuz?"
Alaz'ın safça sorduğu soru ile gözleri ardına kadar açıldı Atlas'ın.
"Evet!"
Sesi yüksek çıkarken Alaz'ın bunu nasıl farketmediğini düşündü. Farketmemiş olamazdı. Değil mi?
"Ne yapayım? Yaşam tarzım böyle."
Atlas iç çekerek omuzlarını düşürürken Alaz'ın kapılarının onlara bir açılıp bir kapandığını farketti.
Ama neden böyle olmak zorundaydı?
"Neden böyle yaşıyorsun?"
Atlas'ın daha fazla soru sormayacağını düşünen Alaz şaşırırken sesinin sinirli çıkması ayrı bir meseleydi.
"Sana ne, neden sana söyleyeyim ki?"
İki sinirli kardeş kaşlarını çatmış birbirine bakarken Atlas yeniden konuştu.
"Sana ne öyle mi? Tamam sadece bir haftadır buradasın ve başına gelmeyen kalmadı ama bir kere olsun bizi anlamaya çalışmadın. Biz seni anlamaya çalışıyoruz ve anlamasak bile empati kuruyoruz. Ya sen?"