Defterimi güvenli olduğunu düşündüğüm bir yere sakladıktan sonra odamdan çıktım ve aşağı indim.
Buraya geldiğimden beri neredeyse her zaman odamdaydım ve yemek için dışarı çıktığımda bile sessizce yemeğimi yiyip geri odama dönüyordum.
Belki de bu yüzden bir şeyler sakladığıma inanıyorlardı ve haklıydılar..
O yüzden artık bunu yapmıyoruz!
Merdivenlerden inip Atlas'ın hala yattığını görmek moralimi bozsa da başka kimsenin olmaması içten içe beni rahatlatmıştı.
Yanına gidip uyuduğunu görmemle aklıma bir şey gelmişti.
Neden onu çizmiyorum?
Anın heyecanı ile saçma bir iddiaya girmiştik ve canım sıkıldığı için eğer kazanırsa ona bir şey vereceğimi söylemiştim.
Yine de daha beni bir kere bile güldürememişti. Ama bahsettiği 'gerçek' gülümsemem bence yoktu.
O an sadece komik göründüğünü düşünüp gülmüştüm ancak aklıma hiç bir kötü anı gelmemişti.
Gerçekten geçmişe takıntılı bir insandım. Ama bu takıntı sayesinde hala hayattaydım.
Koltuktan uzaklaşıp etrafa bakarken aklıma daha önce neredeyse hiç çıkmadığım bahçe geldi.
Evin girişindeki bahçeyi biliyordum ama arkasındaki bahçeyi daha önce görmemiştim. Galiba mutfak kapısından çıkılıyordu.
Mutfağa girip bahçeye açılan kapıyı görmemle güldüm ve dışarı çıkıp kapıyı kapattım. Ardından kilitlerken..
Alışkanlık oldu anlaşılan.
Arkamı dönüp bahçeye baktığımda karşımda resmen bir orman vardı.
Orman biraz fazlaydı belki ama gerçekten çok güzeldi.Büyük ihtimal paranın gücüydü yada çalışanlar yapmıştı diye düşünebilirdim ama çok uzağımda olmayan sera ve içimdeki ses buna gerçekten değer verdiklerini söylüyordu. Aklıma gelmişti de Atlas annesinin çiçeklerini sevdiğini söylemişti. Ama öyle dalından koparılıp çiçekçilerde satılan çiçekleri değil, toprağında yetişip büyüyen çiçekleri seviyormuş.Her ne kadar dinlemediğimi söylesem yada pek inanmasam da bu bahçe bir kanıt gibiydi.
Yerdeki çiçeklere bakarak yürürken aklıma Atlas'ın anlattığı 'hikaye' gelmişti.
"Ne anlatsam ya- buldum! Annenizle babamızın nasıl tanıştığını biliyor musun? Babam o zamanlar üniversitedeymiş, bölümünü de iyi notlarla geçiyormuş. Tabi örnek öğrenci de. Neyse işte çok iyi yani notları, ailesi ve baya da yakışıklı. Annem de ortalama bir ailede ama onunda notları iyi. Normalde bazı aileler o zaman kızlarını okutmuyormuş ama annemin babası yani dedem üç kızını da elinden geldiğince okutmuş. Annem de babasını gururlandırmak için avukat olmuş. Tabi bunlar meğersem aynı üniversitedeymiş ama hiç karşılaşmamışlar. Tabi bir kere ortak bir dersten sınav olup aynı puanı almışlar ama ikisi de sadece diğerinin ismini biliyor. Bir kaç yıl sonra dedemin şirketi bir işçi meselesi yüzünden davalık oluyor ve bu işçi de annemin müvekkili. İnanabiliyor musun? Dedem o zamanlar biraz rahatsızmış, bu yüzden davaya babam ve avukatı gidiyor. Hakim de belirli bir tazminat ile davayı kapatıyor ve herkes memnun ayrılıyor. Tabi babamızın hafızası çok iyi, annemizin ismi okunduğu an onu tanıyor ve bir şaka yapıyor. Ne diyor biliyor musun?
"Beni yine mağlup ettiniz Avukat Sevda Hanım, öğretmeniniz mi çok iyiydi, gerçi dersleri aynı öğretmenden aldık ama."
Annem en başta anlamıyor ama sonra babamın adından hatırlıyor ve ikisi gülüp konuştuktan sonra arkadaş oluyorlar. Hatta annem şirketin avukatlığını yapmaya başlıyor.