34.Bölüm

1.5K 117 114
                                    

Beni ne kadar süredir aptal yerine koyuyorlardı?

Atlas biliyor muydu?

O da bunun bir parçası mıydı?

Benden ne saklıyorlardı?

Hiç birini bilmesem de şuan en nefret ettiğim şeylerden birini yaşıyordum, Ateş kendini açıklamak için söze girecekken telefonu çalmış ve açmak zorunda kalmıştı. Hastaneden biriyle konuştuğu  belliyken bir şey demeden onu izliyordum ama gözlerindeki bakış sinirimi o kadar bozuyordu ki, yüzünün ortasına okkalı bir yumruk çakasım geliyordu.

Suçunu bilip yine de af diler gibi bakıyordu.

Bana nasıl baktığından çok nasıl bir açıklama yaptığını duymak istiyordum ama bir yandan da hiç duymak istemiyordum.

Ne diyecekti, beni nasıl kandırdıklarını mı anlatacaktı, herkes biliyor muydu bunu?

Ne olmuştu o kız çocuğuna, Atlas'ın haberi var mıydı bundan ve bu fotoğraf ve belgeler neden hala buradaydı?

Ya da beni tekrar kandırmaya mı çalışacaktı, ne yalanlar çıkacaktı ağzından?

Ben onlar için endişelenirken onlar benim arkamdan neler çeviriyordu?

Bilmek istemiyordum...

Ateş telefonu kapatırken hızlıca önünden geçtim ve en başta
gelmemem gereken garajda çıktım.

Bende onlardan bir sürü şey saklıyordum, benim de sırlarım vardı.

Ama bu sırlar sadece benimle ilgiliydi!

Onlar hakkında ne kadar az şey bildiğimden yakınıyordum bir de,
onlar benim hakkımda ne kadar şey biliyordu?

"Alaz!"

Durdum, peşimden gelen Ateş adımı sesleniyor ya da çamur olmuş yolda daha fazla yürüyemeyeceğim diye değil, sadece korktum.

Sonunda bana yetişen Ateş bana bir kaç adım kala durdu ve nefeslendi.

"Şuan ne düşündüğünü az çok biliyorum ama lütfen önce beni bir dinler misin?"

Nefeslendikten sonra söyledikleriyle daha fazla kaçamayacağımı anladım
ve cesurca konuştum, bir yandan da gülerek.

"Tamam, açıkla hadi, bekliyorum."

Bardaktan boşalırcasına yağan yağmurun altında mantığımın sınırlarını zorluyordum belki ama
eğer içeri geçersek konu bir şekilde kaynayacaktı ve ben ifade vermek için evden kaçınca geri dönmeyecektim.

Bir süre sessizce duran Ateş, yağmurda sesini duyurmak için daha sesli konuşmaya başladı.

"Annem, üçünüze hamile kaldı ve üçünüz de güvenli bir şekilde doğdunuz. Ama kız kardeşimiz Alya, doğumdan gelen bir sıkıntı nedeniyle sadece bir hafta yaşayabildi ve onu sadece ben ve Yağız abi görebildik."

Yalan ya da doğru söylediğini bilmeden onu dinlerken gözlerime bakarak sözlerine devam etti.

"Sen... Aslında doğduğun gibi kaçırılmadın, sen yaklaşık bir yaşındayken seni kaçırmaya
çalıştılar ancak başaramadılar,
bu olaydan altı ay sonra sen hastalanınca hastaneye yattın ve yeniden kaçırmayı deneyip bu sefer başardılar."

Söylediklerine şaşırırken onlara hiç bir zaman bu konuyu sormadığım aklıma geldi, aslında geldiğimden beri sadece bir kere üstünkörü konuşmuştuk bu konuyu, ama neden yalan söylemişlerdi ki?

Böyle bir şey için kızacak halim yoktu. Ne diyecektim yani, 'Aman Allah'ım
ben doğduğum gibi kaçırılmamışım,
bir yaşında kaçırılmışım, asla size
abi demeyeceğim!' falan mı?

BencilHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin