Merak

2.9K 224 30
                                    

La az yavaş okuyun heyecan yapiyoeum hepsini birden atasim geliyo

🤱

Sonraki gün sarı okula gelmemişti.

Salak çocuk dünkü dansından sonra biraz beni düşündürmüştü. İlk defa onu mutlu görünce otobüste eve uyuyarak giderken gözümün önüne gelip durmuştu. Bir taraftan iç sesim aman boşver kendi haline bırak dese de diğer yanım öyle boşvermemişti.

Tamam duygusuz ve kimseyi umursamaz görünüyor olabilirim ve tamam kimseyi pek umursamam da ama içimdeki bir taraf ona haksızlık ettiğimizi söylemişti. Ayrıca ben de bir insandım, duygularım vardı ve odunun teki değildim. Sadece çevreye göre bazı tavırlarım sertleşiyordu ve okuldakilere karşı kaba biri olarak görünüyordum.

Yoksa asla kaba falan değilimdir. Bir içime girseniz anlarsınız aslında...

O sarı hakkında düşündüklerimden sonra mantıklı gelmişti haksızlık edildiği düşüncesi mantıklı gelmişti. Bize bir şey yaptığı yoktu, sadece sessiz sessiz yerinde oturup dersini dinler, sonra da evine giderdi. Bazı gerizekalılar da-yani ben hariç herkes - bunu fırsat bilip onunla uğraşırdı.

Bu düşüncelerden sonra ona karşı biraz yumuşamıştım. İnsanların neden ondan bu kadar uzak olduğuna-buna ben de dahildim- anlam veremiyordum.

Tamam biraz-bayağı hatta- utangaçtı. Ama bu ondan nefret etmek veya dalga geçmek için bir sebep değildi. Benim ona karşı bir nefretim yoktu, bu zamana karşı ne içimden ne de yüzüne karşı dalga da geçmemiştim. Sadece salak falan diyordum ama bu ona özel bir şey değildi. Ben herkese salak diyordum, herkesten nefret ediyordum zaten ben.

Sınıftakileri düşününce bir kez daha nefret ettim.

"Sen hiç şu sarıyla konuştun mu?"

Yemekhanedeydik ve yanımda sadece Tae vardı. Şu okulda yanımda olan tek kişi Tae'ydi. Çünkü tek düzgün (!) oydu. Diğerleri hep kendi çıkarından yanımda durduğu için hepsine siktiri basmıştım zamanında.

"Hangi sarı? Nerede göster?"

Kafasına bir tane yapıştırdım. İşi gücü oynaştaydı.

"Gerizekalı. Sınıftakinden bahsediyorum."

"Hangi sarı ya? Kaç tane sarı var, hangisini soruyorsun?"

"Ya şu şey var ya işte. Hiç konuşmayan."

"Jimin mi?"

"İsmini nereden biliyorsun?"

Göz devirdi.

"Aynı sınıftayız ya hani."

"Her neyse. Konuştun mu daha önce?"

Düşünür gibi yaparken dudaklarını bükmüştü.

"Yanii... Hiç hatırlamıyorum. Birkaç kişinin salak o falan dediğini duymuştum, zaten çok utangaç duruyordu. Bir de sınıftakiler ilgimi çekmediği için hiç konuşmamıştım. O kimseyle konuşmuyor da niye acaba? Hem sen niye sordun?"

Sıkıntılı bir iç çektim. Bu çocuk üç yıldır kimseyle konuşmadan tek başına geçirmişti lise hayatını. Şimdi dördüncü yılıydı ve aynı olabilirdi. Ama sanırım aynı olmasını istemiyordum. Dün ilk kez güldüğünü görmüştüm. Onu bu okulda ilk güldüren olabilirdim. Mutlu olmuş muydu acaba dün eve gidince?

"Geçen gün dans kulübünde bir tek o vardı. Dans ediyordu, girmedim rahatsız olmasın diye."

"Jimin mi dans ediyordu?" Şaşırmış suratıyla sorduğunda onayladım onu.

"Yani ona üzüldüm demek istemiyorum ama bu yapılanları hak etmiyor sanki. Çocuğun tek bir arkadaşı bile yok. Dün ilk kez güldüğünü gördüm ve çok şaşırdım buna."

Güldüm. "Bir insan güldü diye şaşırmak da çok şaşırtıcı gerçekten."

"Ben de şaşırdım. Ama haklısın. Yapılanları hak etmiyor."

Derin bir iç çektim. Kendimi suçlu gibi hissediyordum.

"Keşke bu konuşmayı daha önceden yapsaydık. Diğerleri kadar biz de suçluyuz, bir kere bile çıkıp da yapmayın, etmeyin demedik. O çocuğun dördüncü yılı burada ve en başından beri bunları çekiyor. Üç yıldır yalnız. Masum bir çocuk ya. Sikeceğim abi kafamızı! Ne diye hiçbir şey yapmadık biz!"

Sonda sinirlenip bağırdığımda Tae'nin gözleri büyümüştü ama haklı olduğum için bir şey demedi.

Etraftakiler yine bize bakarken onlara da sinirlenmiştim. Sertçe sandalyeyi geri itip ayaklandığımda Tae de arkamdan geliyordu. Daralmıştım burada. Suçluluk duygusu çok ağır basmıştı.

Bugün biraz kafamı toplamam lazımdı ve yarın ilk iş sarıyı kendime arkadaş edecektim.

Fakat.. Sarı yarın da okula gelmedi.

🤱

Aceba Jiminimizin neyi varr?

I'm ShyyyyHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin