Buyrunuz günün ikinci bölümü
🤱
Okul çıkışı sarı yine küçük boyuyla kolumun altındaydı. Bugün ve bundan sonra beraber gidecektik otobüsle.
Otobüse bindiğimizde en arkaya geçip oturduk. Sınıftan birkaç gerizekalı vardı ve bizi görünce salak salak triplere girmişlerdi. Hatta kızın teki beni yanına davet etmişti oturmam için ama ona attığım iğrenç bakış sonrası bir şey diyememişti.
"Çok uykum geldi."
Sarı gözleri kısılmış, halsiz sesiyle gerçekten de yorulmuş görünüyordu.
"Omzuma yaslanmak ister misin?"
Ayıdan farksız halimin içinden böyle kibarcık bir şeyin çıkmasına ben de şaşırıyordum ama sarının narinliği karşısında sanırım insanlığa evriliyordum yavaş yavaş.
Gözündeki minik mutlulukla teşekkür etti bana. Böyle basit bir şeyin bile onu bu kadar mutlu etmesi, gözlerini ışıldatması beni de o kadar mutlu etse de bir yandan üzüyordu da. Onun hiç böyle şeyler yaşamadığını, kimsenin-anne babası dışında -daha önce ona insancıl bir şekilde yaklaşmaması beni çok üzüyordu.
Ve bu kadar şeye rağmen onun hâlâ böyle masum kalması, beni çok etkiliyordu.
Kafasını omzuma koyup giderken ben de onun kafasına yaslanıp yolu izledim. Bu şey nedense fazla huzur vericiydi.
Sarının evinin yakınındaki durağa gelmeden önce doğrulup onu uyandırdım.
"Geldik mi?"
"Birazdan. Gel hadi."
Belinden tutup kapının oraya geçtik. Ben demire tutunurken onun tutunacak şeyi olmadığı için onun direği olmaya karar vermiştim. Ama sonra vazgeçip direk olan oymuş gibi kolumu beline tamamen sarıp kendime çektim. Yan yana duruyorduk ama aramızda hiç boşluk yoktu.
Onu kendime çektiğimde bana çarpmış olduğu için kafasını kaldırıp bana baktı şaşkınca.
"Düşme diye."
Gözlerini kaçırıp kafa salladı.
Sonunda indiğimizde çok yürümeden evinin önüne vardık.
"Teşekkür ederim."
"Sen böyle sürekli teşekkür mü edeceksin?"
Kafasını eğip aşağıdan baktı. "Ama... Buraya kadar geldin ve benim için çok şey yapıyorsun."
"Tabi yapacağım. Babanım ben senin."
Biri kafama vursun çünkü sarının babası rolü her an ciddileşebilir.
Utangaçça bana baktı. Tabi ne denirdi ki buna? Sadece ufakça gülümsedi.
"Şey..."
"Ney?"
Elleriyle oynuyordu ve asla yüzüme bakmıyordu. Sanırım onun için çok utanılacak bir şey geliyordu.
"Pazar günü boş musun acaba?"
Kısık sesini zar zor duymuştum. Boğazımı temizleyip ellerimi arka cebime yerleştirdim.
"Ne için?"
"Ben... İstersen, tabi eğer boşsan evime gelmek ister misin diye soracaktım."
Yavaş yavaş , her kelimenin üstünde duraklayarak söylemesi utandığını daha da belli ediyordu ve bu çok şirindi.
Ve bir dakika bir dakika.. Jimin beni eve mi atmak istiyordu? Yoksa Jimin- benim aklım o kadar kirliydi ki sarının masumane bir davetini bile nerelere çekiyordum.
Ona pislik biri olduğumu çaktırmadan gülümsedim.
"Gelirim."
"İstersen dışarıda da bir şeyler yapabiliriz, eve gelmek istemezsen. Ben sadece, dışarıda olmayı pek sevmiyorum."
Hayır Jimin seviyorsun. Sadece daha önce hiç arkadaşınla dışarıya çıkmadın.
Evet bunlar muhtemelen acı gerçeklerdi.
"Benim için fark etmez, gerçekten. Hem senin gibi bu şirin evi de görmek isterim."
Küçük gülümsememe o da gülümsedi.
"Daha önce kimse gelmedi bu eve. Yani aslında ilk misafirim sen olacaksın."
Gülsem mi ağlasam mı? Güldüm, sadece güldüm çünkü Jimin'in yine gözlerindeki ışıltılar oradaydı. Çok mutluydu.
Aramızdaki mesafeyi kapatıp ona sarıldım. Sürekli ona sarılıyordum ve bu çok güzeldi. Jimin'e sarılmak... Çok başkaydı.
"Pazar günü sendeyim. Ama sakın öyle kendini falan yorma ben geliyorum diye."
Hemen benden uzaklaşıp itiraz moduna geçti.
"Hayır! Bu çok önemli bir gün olacak. Sana kendim yemek yapacağım. Bir de tatlı! Seversin değil mi? Sevmediğin bir şey var mı?"
Bir şeyler söylüyordu ve benim tek odak noktam onun dudaklarıydı. Öyle bir tutukluk yapmıştı ki bir an kendimi alamadım. Heyecanlı heyecanlı konuşurken öne doğru uzanıyordu ve dudakları çok dolgundu. Bir de pembe.
Hayır hayır hayır. Böyle şeyler niye düşünüyordum? Sorduğu soruyla kendime geldim.
"Severim, severim. Her şeyi severim ben."
"Peki o zaman. Pazar günü görüşürüz."
El sallayıp arkasını döndüğü sıra içimde baskın gelen tarafla kendimi tutamayıp kolundan tutup kendime çektim. Yanağına sıkı bir öpücük bıraktım.
Bunu niye yaptım bilmiyordum ama pişman değildim. Jimin de bunu neden yaptığımı bilmiyor gibiydi. Yutkundu. Öylece birbirimize baktık.
"Pazar günü görüşürüz." En iyisinin bu olduğunu düşünerek hızlıca konuşup arkamı döndüğüm gibi uzaklaştım oradan.
Ne yapıyorum ben?
🤱
ŞİMDİ OKUDUĞUN
I'm Shyyyy
FanfictionUtangaç Jimin ve umursamaz, kaba ve sert Jungkook'un hikayesi #jikook 'ta 1. vay amk #kookmin'de 1. vay amk