Telefonunu bluetooth ile odanın hoparlörüne bağlayıp bir şarkı açtı. Daha önce hiç duymadığım bir şarkıydı.
Kendimi onun karşısına, aynanın önüne yere bırakıp arkamı yasladım.
Gergin olduğu her halinden belliydi ama çabuk kabul etmişti teklifimi.
Şarkı sonunda başladığında gözlerini ona diktim. O hiç bana bakmıyordu. Baksa muhtemelen utanır ve yapamazdı.
Derin bir nefes aldı. Şarkı başladıktan on saniye kadar sonra tek kolunu havaya diğerini de ona çapraz şekilde aşağı indirerek başlamıştı.
Bu hareketleri kendi kafasından mı yapıyordu bilmiyordum ama her türlü çok iyiydi.
Birkaç saniye sonra hızlanarak hareketlerine devam ettiğinde dizlerimi kendime çekip elimi çenemin altına koydum.
Yere çöküp kendi içine kapandı,ellerini öne koyup bacaklarını geriye attı ve hemen sonrasında hızlıca bacaklarını öne getirip ayağa kalktı.
O devam ederken ben hayranlıkla onu izliyordum. Kendi etrafında bir kere dönüp kendini yere bıraktığında bir an düştü sanıp endişelensem de bunun dansın bir parçası olduğunu anlayıp durdum.
Yüz üstü uzanıp sağ bacağını kendine çekti. Kalçasını kaldırıp yere geri koyduğunda ağzım öyle bir açıldı ki bir an kopacak sandım.
Çok küçük ve bir saniyelik bir hareketti ve hızlıca olup bitmişti aslında ama ben onu fark etmiştim bile. Bunu gerçekten beklemiyordum sarıdan. Gözlerim çaresizce kalçasında takılı kalırken o dansına devam ediyordu.
Benim açgözlü bir şekilde kalçasına odaklandığımı bilmeden.
Birkaç hareket daha yapıp dansını bitirdiğinde şarkı da bitmişti, ben de bitmiştim.
Sen şu utangaç sarıya da bak!
Terlemiş bir halde kendini sırt üstü yere bıraktı. Gözleri kapalıydı.
Ayağa kalkıp ona alkışlarımı sunarken gülümsüyordum bir yandan.
"Müthişti. Harikaydı. O kadar iyiydi ki tekrar tekrar izlemek istiyorum."
Gözlerini açıp bana gülerken çok farklı bir sarı bakıyordu sanki bana. Utangaç olan değil, tam tersi özgüvenli ve kendisinin değerini bilen bir sarı.
"Teşekkür ederim."
Elimi ona uzattığımda önce elime sonra bana baktı. Sonra da elimi tuttuğunda ona destek olarak ayağa kaldırdım. Biraz fazla yakındık.
Elimdeki suyu ona uzattım. "Yoruldun iç biraz."
Suyu alıp içmeye başladığında ben neden hala dibinde onu izliyordum bilmiyordum. Ondan uzaklaşıp yere oturdum tekrar. "Gel dinlen biraz."
Aramıza boşluk bırakıp oturduğunda sessizlik vardı aramızda, eski sarı geri dönmüştü.
Tam ona bir şey demek için dönmüştüm ki o da bana döndü ve konuştu.
"Bunu neden yapıyorsun?"
Anlamayarak kaşlarımı çattım."Neyi?"
"Neden yanımdasın?"
Nasıl bir şekilde bu soruyu sorduğunu anlamamıştım. Memnun değil miydi yoksa sitem mi ediyordu?
"İstemiyor musun?"
Önüne döndü. Elleriyle oynamaya başladı.
"Demek istediğim... Bunca yıl hiçbiriniz benimle tek bir cümle konuşmadınız, nasılsın diye sormadınız, bana güzelce bile bakan olmadı."
Şimdi bana döndü bakışları.
"İnsanlara olan güvenim kalmadı benim. Eğer bir oyun için yanımdaysan nolur yapma bunu."
Gözleri dolu doluydu. Öyle battı ki vücuduma gözlerindeki yaralar, hisler, duyguları.. Kendimi çok kötü ve iğrenç hissettim. Ona bunu yapanların arasında ben de vardım. Ben de herkes gibi suçluydum. Bu çocuğu bu hale biz getirmiştik.
Ne yapacağımı, ne hissedeceğimi bilemedim. Ona sarılmak istedim ama yapamadım. Bir şeyler söylemek istedim ama ne söyleyeceğimi bilmiyordum.
"Sarı- Jimin ben sana öyle hissettirdiysem özür dilerim ama gerçekten amacım seninle oynamak ya da ne bileyim seni kötü hissettirmek değildi. Seninle tanışmak ve hatta arkadaş olmak için yanındayım."
Gözlerinden akan yaşa odaklanırken elleriyle yaşlarını silip bacaklarını kendine çekti.
"Bilmiyorum, bu okuldan herhangi birinin bana iyi bir şekilde yaklaşması garip geldi ve.. inanamıyorum da hiçbir şekilde."
Bana baktı. "Hele senin gibi birinden bunu hiç beklemezdim."
Alaylı konuşmasına sırıttım. "Nasıl biriymişim ben?"
O da gülerken ellerini eşofmanına sürdü. "Herkesten nefret eden, kötü kötü bakışlar atan.. Sert bir yapın var."
Tabi sertimdir ben.
"İnsanlar seninle arkadaş olmak ister ama sen kimseyle arkadaş olmak istemezsin gibi."
Ona hafifçe omuz attım.
"Bak işte sen bir ilksin. Kıymetini bil."
Minik sessiz kıkırtısını geniş odaya bıraktı.
"Dışarıya karşı sert olabilirim ama bu benim de bir kalbim olduğu gerçeğini değiştirmez. Ben herkese kötü kötü bakarım, herkese içimden salak derim-burada yine o minik kıkırtısından yaptı- ama kimseye bir şey yapmam, bir kötülüğümü göremezsin yani. Ayrıca tekrar söylüyorum senin yanında olmam en ufak bir kötü düşüncemi barındırmıyor. Tamamen kendi isteğimle yanındayım."
Gözleri öyle bir parlıyordu ki bunu gözyaşı mı değil mi ayırt edemedim ama her türlü mutluluktandı bu, belliydi.
"Ama bir şey için pişmanım."
Sözlerimle gözündeki ışıltının ve dudaklarındaki mutluluğun gitmesi bir olurken telaşla vücudumu ona çevirdim.
"Hayır hayır öyle bir şey değil." O da bana çevirdi vücudunu.
"Tek pişmanlığım keşke daha erken seninle konuşmaya başlasaydım."
Gözleri bu sefer hızla doldu ve birkaç yaş akıtıverdi. "Ağlama nolursun ağlama." Ellerimle gözyaşlarını silip bedenini kendime çektim sırtından. Onu kollarımla sararken o da kollarını uzatıp sırtıma doladı.
Bacaklarını kendine çektiği halle ona sarıldığım için vücudu iyice küçülmüştü ve şu an kafası tam göğsüme yaslanmıştı, oraya gözyaşlarını akıtıyordu.
"Geçti. Ben hep senin yanındayım artık, kimse seni üzemez."
🤱
Başlıyoruz
ŞİMDİ OKUDUĞUN
I'm Shyyyy
FanfictionUtangaç Jimin ve umursamaz, kaba ve sert Jungkook'un hikayesi #jikook 'ta 1. vay amk #kookmin'de 1. vay amk