Uzun bir süredir sarıyla sarılı haldeydik. Arada bir kulağına eğilip artık ağlamaması gerektiğini ve onun yanında olduğumu söylüyordum ama sanırım bunu dedikçe daha kuvvetli ağlıyordu.
O yüzden artık bir şeyler demeyi bıraktım ve tek yaptığım sarı saçlarını okşamaktı.
İlk ders zili çalmıştı. Gerçekten o kadar vakit geçmiş miydi?
Çalan zille beraber kafasını göğsümden kaldırıp kızarmış küçük gözleriyle bana baktı.
Gözleri gömleğime değdiğinde gözlerini kocaman açıp bana baktı.
"Ben... Özür dilerim, üstünü kirlettim. Peçetem vardı." Hareketlendiği sıra onu omuzlarından tutup yerine sabitledim. Bacaklarımın arasına yani.
Farkına şimdi varıyordum ama evet, onu resmen bacaklarımla kıstırmıştım kendime.
"Sarı otur şuraya. Kirletmedin falan, alt tarafı gözyaşı."
"Sarı mı?"
Hitabıma şaşırmıştı.
"Evet."
"Niye Jimin demiyorsun?"
Dudaklarımı büzdüm, kafamı hafifçe sola eğip düşündüm.
"Bilmem. İlk başta adını bilmiyordum, sarısın diye öyle diyordum. Hem sarı demek daha güzel. Hoşuna gitmedi mi? Küçük de diyebilirim istersen."
Küçük lafıyla hemen iki yana salladı kafasını. "Hayır, hayır sarı çok iyi, o kalsın."
Güldüm, tatlıydı.
Aklıma gelen merak ettiğim şeyi hemen sordum.
"Dans etmeye ne zaman başladın?"
Biraz garip bir pozisyondaydık, ayrıca fazla yakındık. Yine de ikimiz de bunu umursuyor gibi görünmüyorduk. Ben umursamıyordum ama Jimin belki de farkında bile değildi.
"Imm... Klasik olacak ama küçükken hep çok severdim zaten." Gözleri yerde bir yere kilitlendi anlatırken, dudaklarında da küçük bir tebessüm vardı.
"Kendi kendime sürekli dans ediyordum ama sonra yeterli gelmedi bu. Yani kendi kendime yaptığım hareketler sınırlanınca ben de dans videolarını izlemeye başladım. Onların hareketlerini ezberlemeye çalıştım, o zamanlar yaptığım tek şey buydu." Güldü ama arkasında biraz hüzün sezdim nedense. Sormak istedim aslında ama bunun için daha çok yeni olduğumuzu düşündüm.
"Annem hep bana dans edip ders çalışmadığım için kızardı."
"Sen de sonra ikisini bir arada yapayım dedin hm? Çünkü notların çok iyi."
Güldü. "Sadece annemin isteğini yerine getirmek istedim."
Garip bir sessizlik oluşurken birden "Hadi kalk." dedim.
Arkasına baktı, sonra bana döndü. "Şey bacaklarını çeker misin, kalkamıyorum böyle."
Sırıtıp pardon dedim ve önce ben ayağa kalktım, sonra da o da kalktı.
"Gel hadi biraz dolaşalım."
Bir şaşkınlık nidası çıktı ağzından. "Oh! Ama dersteyiz şu an."
Kolundan çekip omzuna kolumu attım. "Boşver. Sen takıl bana, pişman olmazsın."
Kollarımın arasında minicik kalmıştı.
Eşyaları sınıfta bırakıp koridora çıktık. Çıt yoktu etrafta. Kafasını kaldırıp bana baktı. "Nereye gideceğiz?"
"Seni çok korkunç yerlere götüreceğim." Gözlerimi kısarak fısıldadığımda küçük gözleri büyüdü, biraz korkmuştu sanırım. Benim dışarıdan sert biri olduğumu düşündüğü için korkunç bir yere götüreceğime de olanak vermişti tabi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
I'm Shyyyy
FanfictionUtangaç Jimin ve umursamaz, kaba ve sert Jungkook'un hikayesi #jikook 'ta 1. vay amk #kookmin'de 1. vay amk