Ellerim havada asılı kalırken belimdeki kolların sahibi beni ne kadar korkutsada şu an tek bir harekettine bağlıydı herşey.
Bir zamanlar bu uçurumdan atlamayı ne kadarda çok isterdim ama şimdi benimle beraber onca hayallimde çakılacaktı aşağıdaki koca kayallara. O kayalardan nasıl kazılarak çıkartılacağım ise bir muammaydı.
Ama eğer bu adam beni evine götürürse olacaklar belliydi.Doğdugumdan beridir kaçtığım annemin kaderini kabullenmek zorunda kalırdım.
Onca acıya dayağa rağmen annem gibi yıllar sonra her şeyi unutup halla aşık aşık bakar mıydım karşımda ki adama? bu değil miydi zaten tüm ülkenin kızlarının kaderi.Olmazdı olamazdı yılarca kaçtığım kadere şimdi yaşamak için tutunmak olamazdı.Olmamalıydı.
Ama oluyordu işte ne zaman nefes almaya başlasam biri kesiyordu nefesimi ne zaman o nefesi severek alsam kıskanıyorlardı.Bu mutluluğu bana layık görmüyorlardı.
Peki buradan atlıyacak cesaretimin olmaması beni ne kadar korkak yapardı??Ne kadar nefes alırken ölsemde yapamazdım Allah'ın verdiği canı o istemeden ona zorla veremezdim.Bana emanet etmişti.Sahip çıkamasam da en azından bunu borçluydum rabbime.
"Nereye kadar daha kaçacaksın?"dedi celladım.O sırada istemsiz bir tebessüm oluşmuştu dudaklarımda.
Ben "Allahım sen beni şehit mertebesine layık görüp şehit olarak al cennetine" derdim.Şimdi ise beni şehit edebilecek adamdan kaçıyordum.Kendimle çelişmem saçma gelmişti bana beni en zor anımda bille benim güldürdüğümü düşünürsek kimseye ihtiyacım yoktu.Ama insan değil miyiz sevgi konmuştu bir kere kalbimize ne kadar istmesemde sevmeyi, seviyordum işte belki de beni bırakıp saniyeler içinde beni öldürebilecek adamın kollarındayken bille arkamdaki kızlar iyi mi diye düşünüyorsam seviyorum anlamına geliyordu benim için kim ne derse desin.
Eğer ölümle burun burunayken bille düşünüyorsa seviyordur.
Celladımın sesi ile çıktım düşüncelerimin içinden "Yakalanacağını bille bille kaçacak kadar mı istemiyorsun beni ??Bu kadar mı korkuyorsun benden??"dediğinde durdum.Tek kelime etmedim.Aklıca davranmalıydım kendimide kızları da bir şekilde kurtarmalıydım bu adamların elinden.
"Bırak beni "dedim ve çırpınmaya başladım. Tamam saçmaydı ama teması korkutmaya başlamıştı beni.
"Bırakmamı mı istiyorsun??"dediğinde içimdeki ses düşündüğüm gibi bir bırakma olmıyacak dese de ağzımdan kaçan "Bırak"sözüne engel olamamıştım.
Ateş'in belimdeki eli gevşeyip açılınca korkudan ağzımdan kaçan çığlık Sibel ve Büşra'nın ki ile birleşip yankılandığında o saniyeler içinde Ateş 'in kolunu tekrar belimde hissetim kendine doğru hızla çekince yüzüm göğsüne gömüldü.
"Saçının telline zarar gelse canımdan can gider beni sensiz bırakma "sessiz ama tok olan sesi kulaklarımı doldururken beynim sinyallerinin aksine kalbim huzurla doluyordu.İşte korktuğum gelmişti başıma kalbim beynimden bağımsız çalışmaya başlamıştı bille. Îç sessim 'sadece her zaman birinin sana bunu söylemesini istediği icin böyle kalbin, sakin ol'dedi.Haklılık payı olsa da yerleşmişti içime bir korku.
Sadece kafamı Ateş'in göğsünden kaldırıp arkaya baktım.Uçurumdan hâlla uzaklaşmamıştık ve onu itmem şu an için ölüm demekti.Ne olur ne olmaz beni tekrar bırakır diye kollarımı beline sardım ve göğsüne kafamı gömdüm.Ateş şalımın üstünden derin bir nefes aldıktan sonra kasılı olan vücudu yavaş yavaş gevşedi.Bu sırada kalbinin sesini dinlemek iyi geliyordu ama bunun iyi gelmesi bille beyin nöronlarımı kargaşaya sürüklüyordu.Ateş başıma bir öpücük kondurduktan sonra yavaşça bir adım geriledi.Ona ayak uydurarak aynı şekilde bir adım ilerledim.Sibel ve Büşra'nın sakinleyen nefeslerinin sesini duyabiliyordum. Uçurum kenarından iyice uzaklaştıktan sonra yavaşça kafamı kaldırıp Ateş'in gözlerinin içine baktım.Gözleri bir çok duyguyu barındırıyordu içinde, hâlla ona sarılı olan kollarımı yavaşça indirdim.Oda aynı hızda belimde olan kollarını indirirdi.Tamamen temasımıs kesilince bir adım geriledim.Ateş'in cüssesi yüzünden göremediğim kızlara baktım.Baran Büşra'nın bir kolunu tuttarken diğer kolunu ise Sibel tutuyordu.Bana doğru gelirse düşecegimiz bildikleri için tutmuşlardı az önce ve şimdi Baran Büşra'nın kolunu bıraktı.Büşra ve Sibel yanıma gelirken gözlerindek dökülen yaşları fark ettim.Bazen belki de sevmek karşılıklı olursa güzel bir şeydir dedirtiyordu bu kızlar bana.Sıkı sıkı sarıldım ikisinede ne olursa olsun bu kızları bırakamıyordum.Ben kızlara sarılırken Ateş'in gözlerini üzerimde hissediyordum.Baran da yanına geçmişti.Şimdi bizi götürmek için bekliyorlardı.Kızlarla ayrıldığımızda üçümüzde yanımızdakilerin farkında olduğumuz için tek kelime edemedik ama gözlerinden korktukları belliydi ve bu bana yeterdi.Sevildiğimi hissetirdiler ya istedikleri kadar sövebilirlerdi şimdi bana.Ateş bana doğru bir adım atıp elimi tuttu.""Gidiyoruz"dedi.Diğerleri gibi bende sessimi çıkarmadan peşinden ilerledim.Ana yolla doğru yürürken yorgunluktan bayılsam yeriydi.Terliklerim de iflas etmişti o kadar koşmaya isyan etmezlerse şaşardım zaten. Ateş'in adımlarına yetişecem derken ayağımı taşın üstüne attım ve olan oldu.Hem terliğim yırtıldı hemde bileğim burkuldu ve acıyla inleyerek kendimi yere atıncaya kadar kimse fark etmemişti.Ateş sabahtandır yeri döverek atığı asker adımlarını durdurup hızla bana döndü.
Ayak bilegimi tutan elime sonra ayağımdaki terliğe baktıktan sonra "Hassiktir lan sen sabahtandır terliklemi yürüyorsun"dediğinde ayağımın acısından dolayı sesim edemedim.
"Niye ayakabını giymedin?"diye kükreyince acının verdiği sinirle "Pardon ya senden kaçarken akıl edemedim bir dahakine beklersin o zaman ayakabımı giyer öyle kaçarım"diye çemkirince sinirden gerilen kasları ile üzerime eğilince vuracak diye korkup gözlerimi kapatım.Ayağımın yerle teması kesilince gözlerimi açtım.Ateş ile aramızda bir kaç santimetre vardı.
Gözlerinden Ateş fışkırırken"Bir daha kaçmak"dedi ve sinirli bir gülüş attı ortaya bu sıkıyorsa kaç demekti.Tabi benim umrumdamı? Orası muamma.