Bölüm 44

731 43 11
                                    

GÖKTUĞ YİGİT

Ne kadar orada öyle oturdum bilmiyordum, görevlinin birinin gelip daha fazla burada duramayacağımı söyleyince karşı gelmiştim. Ada'yı bir daha göremeyeceğim gerçeği yüzüme tokat gibi deyince, üzerimde ki şoku yeni atmış gelen görevliler ile kavga etmiştim.
Koluma batana şeye bakınca bunun bir iğne olduğunu görmüştüm,sonrası karanlıktı.

Gözlerimi açtığımda hastane yatağında yatıyordum,yanımda bir hareketlilik hissedince oraya baktım.
Dayım uyandığımı görünce oturduğu sandalyeden kalkıp yanıma gelmişti.

-Göktuğ, iyimisin aslanım?

-İyi değilim dayı.

-Özür dilerim evlat.

Anlamamış bir şekilde ona baktım,neyin özürüydü ki bu?

-Niye özür diliyorsun dayı?

Bir şey söylemeden yerinden kalkmıştı.

-Ben bir de amcanlara bakayım.

Kapıdan çıkıp giderken,anlamsız bir şekilde arkasından bakıyordum.
Aklıma Ada gelince,serumun iğnesini çıkarmış yataktan kalkmıştım.
Morga gitmek için odadan çıkmıştım, köşeyi dönünce Doruk'u gördüm,ona doğru yürüdüm.

-Doruk!

Kafasını kaldırıp bana baktı.

-Amcamlar nerede?

-Mezarlığa gideceğiz şimdi, Ada'yı.... Ada'nın çıkış belgelerini imzalıyordu.

Kafamı sallayıp yanına oturdum,elimi teselli amacıyla omuzuma koyup hafif sıktım.Beni kim teselli edecekti,orasını ben de bilmiyordum.
Bir süre sonra dönük bakışlarıyla amcam geldi.

-Hadi gidiyoruz.

İkimizde amcamın ardından hastaneden çıktığımızda, Ada'nın tabutu cenaze arabasına koyulmuş bizimkilerde arabanın yanında elleri tabutun üstünde sessizce ağlıyordu.
Amcamın komutuyla herkes arabaya binmiş cenaze aracının arkasından önce camiye gitmiş,namazını kılmış sonra da mezarlığa gelmiştik.
Arabadan inince mezarlığın baya bir kalabalık olduğunu gördüm,bu benim şaşırmama neden olmuştu.
Ada'nın kefen içindeki bedenini mezara koymasıyla, önceden duran göz yaşlarım tekrar yanaklarımı doldurmuştu.
Üstüne atılan topraklar sanki benim üstüme atılıyormuş gibi beni nefessiz bırakıyordu.
İmam dualarını edip gitmiş,yakın olmayanlar da baş sağlığı dileyip imamın arkasından mezarlığı terk etmişlerdi.
Biz ve bir grup insan kalmıştı.

İçlerinden en küçük olan ağlayarak Ada'nın mezarının başına oturmuştu.İlk başta söylediklerini duymadan da son söylediklerini duymuştum.

-Eğer şimdi gelirsen,bana tekna dediğinde sana itiraz etmem.
Hem sen bana söz vermemişmiydin, hani beni hiç bırakmıcaktın.Hani bana bir abla acısı daha yaşatmıyacaktın?
Eğer şimdi gelirsen söz seni affedeceğim.

O kalktıktan sonra sıra sıra diğerleri gelmişti,kimisi kardeşi gibi kimisi de ablası gibi görüyordu Ada'yı.
En sonunda da Akın oturmuştu mezarın başına.

-Kardeşim, canım,kaybettiğim annem.
Hani herkes giderdi de sen gitmezdin.
Hani beni yanlız bırakmazdın?
Hakkım sana helal olsun ama tutmayacağın sözleri verdiğin için seni affetmeyeceğimi de bil.

Toprağı öpüp kalkmıştı,o kalktıktan sonra amcam,yengem,Doruk,Yiğit derken en son da sıra bana gelmişti.
En sona kendimi bırakmamın sebebi daha çok yanında kalmaktı.
Mezarlıkta sadece ben kalınca kalkıp mezarın başına oturdum.

-Adam, güzelim.Beni böyle ani bırakman hiç olmadı,daha evlenecektik.Amcamdan isteyecektim seni,hemen "Benim niye bundan haberim yok "diye kızma.Tabiki önce tekrardan sana evlenme teklifi edecek sonra amcamdan isteyecektim.
Sonra da amcam önce beni bir güzel evirip çevirip dövecek sonra da Allah'ın izniyle seni bana verecekti.
Ali de kıskançlıktan çatlıyacak,sürekli aramıza girecek bizi yanlız bırakmamak için elinden geleni yapacaktı.

Uzanıp toprağını öpüp sarıldım.

-Sana sarılıp öpemedim,nasip toprağınaymış.

Okunan ezan ile göz yaşlarımı silip ayağa kalktım.

-Az önce sana içini döktüm,sıra Allah'a içimi döküp rahatlamakta.

SAATLER SONRA

Camiden çıkıp amcamların evine gelmiştim,ev taziye için gelenlerle doluydu.Etrafta Yiğit ve Doruk'u göremeyince odalarına gitmek için merdivenlere doğru yol aldım.Medivenin yanında oturanların konuşması kulağıma geldi.Bunlar Akın ve Ada'nın arkadaşlarıydı

-Helvayı hiç sevmezdi,"Bir gün ölürsem,helva yerine evsizlere yemek dağatın.Yanında da çocuklar için şeker veya çikolata olsun"derdi.

-Evet,hatta kendi yemeği için kimseye yük olamamak için parasını bile ayırmıştı.

-Hatırlattığın iyi oldu,Akın unutmuştur şimdi.Akın'a söyleyelim de beraber yapalım şu işi.

-Aynen.

Ben bu kızı boşa sevmemişim,yüzü kadar yüreği de güzeldi
Doruk ve Yiğit'in yanına gitmekten vazgeçmiş,az önce konuşanların yanına gitmiştim.

-Selamın Aleyküm.

-Aleyküm Selam.

-Ben Yüzbaşı Göktuğ Yiğit, Ada'nın nişanlısı sayılırdım.

-Öyle mi,bize sinden hiç bahsetmemişti.

-Ne tesadüf,bana da sizden bahsetmemişti.
Konu Ada'nın kimden bahsedip bahsetmesi değil,az önce konuşmalarınızı duydum.

-Eee?

Bu çocuğa fena ayar olmuştum.

-Ben de size katılmak istiyorum, Ada'nın vasiyetini yerine getirmek istiyorum.

Ayar olduğum çocuk itiraz edecek gibi olmuştu ki yanında ki kız ondan önce davranıp konuşmuştu.

-Bizim için bir sakıncası yok ama siz Akın'a da bir danışırsanız iyi olur.
Biz de ona söylemeye gidiyorduk, büyük ihtimal acısından dolayı unuttu.

Başımla onu onaylamış beraber Akın'ın yanına gelmiştik,bahçede tek başına oturuyordu.

İçlerinden en büyük ve yapılı olan burda kalmamızı söylemiş, Akın'ın yanına gitmişti.Elini omzuna atıp hafif sıkmış konuşmaya başlamıştı.
Biz de bahçe kapısından onları izlemiştik, Akın hafif başını sallayıp yerinden kalkmıştı.
Önce birbirlerine sarılıp bize doğru geldiler.
Akın karşımızda durunca, hepsi bir anda
Akın'ın etrafını sarıp sarılmışlardı.

-Yeter bu kadar sarılma,kardeşimin son isteğini yerine getirelim.

Hepsi aynı anda geri çekilmişti, az önce Akın'ın yanına giden kişi de benden de bahsetmiş olmalı ki Akın'ın gözleri beni bulmuştu.

-Sen de gelebilirsin,ne kadar çok insan olursa o kadar çok insana yemek ulaşır.

Başımı tamam anlamında salladım ve beraber bahçeden çıktık.

KİMSİN SENHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin