Bölüm 47

615 37 4
                                    

GÖKTUĞ YİGİT

Uyandığımda sabah ezanı daha okunmamıştı,kalkıp Teheccüd namazı için abdest almış namaza durmuştum.
Namazımı kılıp duamı etmiş sabah ezanını beklerken de Kur'an okumuştum.

1 SAAT SONRA

Sabah namazından hemen sonra gelen acil görevle,Yiğit ile beraber karargaha gelmiş görev bilgilerini alıp hazırlanmıştık.
Kamptakiler geldiğimiz görmesinler diye helikopter kampın uzağında biryere bırakıp dönmüştü,biz de helikopterin gidişiyle yola koyulmuştuk.
Çocuklar Ali ile dalga geçmeye başlamışlardı.

-Komutanım!

-Evet?

-Sizi hirpalayan kişi,bizdenmiş ya..

-Eeee

-Büyük aşklar da nefret ile başlarmış ya...

-Eeee Hakan,ne demek istiyorsun?

Elini kalp yapıp kalbine götürüp getirdi.

-Siz ve o anlarsınız ya.😉

-Hakaan!

-Efendim komutanım?

-Hani biz görevdeyiz ya..

-Evet komutanım?

-Çatışmaya da giriyoruz ya..

-Evet komutanım?

-yaralanmalar da oluyor haliyle.

-Evet,oluyor komutanım.

Hakan'a yaklaşıp elini silah şeklini yaptı ve Hakan'ın şakağına dayadı.

-Sen ve kaza kurşunu anlarsın ya.😉

Hakan korktuğu için kekelemişti.

-Aa.. anladım...komu.. tanım.

Onların bu haline gülüp etrafı kolaçan ediyordum.

-Bu kadar muhabbet yeter,hadi etrafı kolaçan edin.

Bu sefer ki görevimiz geçen görevde bize yardım eden askeri kurtarmaktı, nasıl olduğunu bilmediğimiz bir şekilde asker olduğu öğrenilmiş yakalanmıştı.
Çocuklar da Yiğit'i dövenin o olduğunu öğrenince kendi aralarında şakalaşıyorlardı.
Kampa geldiğimizde yerlerimizi almış geceyi beklmeye başlamıştık,içerideki askeri bize koz olarak kullanacakları için öldürmeyeceklerinden emindik.

AKŞAM VAKTİ

Biz tam saldırmak için silahlarımıza sarılmışken kampın içinde bir gürültü koptu ve ardından da silah sesleri duyuldu.
Biz ne olduğunu anlamaya çalışırken, mağranın içinden örgütün ele baslarından Seyfo kafasına silah dayanmış şekilde çıkmıştı.
Silahı tutan kişinin yüzü kapalıydı, sanırım asker bizi bekleyememişti.

-Komutanım ne yapıyoruz,ateşe başlayalım mı?

-Asker biraz daha uzaklaşsın,emrimle ateş edersiniz.

-Emredersiniz komutanım!

Asker kolunun altında Seyfo ile bizim oldumumuz tarafa doğru gelince ateş emrini verdim.

-Gece Timi atış serbest, Yiğit sen de askerin yanına in sağ salim yanımıza getir.

-Emredersiniz komutanım!

Yiğit yanımızdan ayrılıp gitmişti,ben de ateş etmeye devam ettim.Bir süre sonra Yiğit yanında askerle geri gelmişti.

-Yigit,Sefo nerede?

Yiğit ağzını açmış konuşacakken, kadın asker konuştu.

-Ona gerek kalmadı.

-Ne demek "ona gerek kalmadı".?

-Onlara ben buradan çıkınca Sefo'yu bırakacağım diye söz verdim.Ben sözümden dönmem.

-Sen o adamın kim olduğunu bilmiyormusun! nasıl bırakırsın?
Elinde onca şehidin kanı var!

-Yüzbaşı!
Benimle konuşurken o sesini alçat,ikimizin de rütbesi aynı.
Onu bırakacağımı söyledim, ölü ya da sağ diye belirtmedim.Bak bakalım,ben de o iti sağ bırakacak göz var mı?

O konuştukça sinirim azalıp yok olmuştu, gözlerine bir iki saniye bakıp önüme dönecekken gözlerine dalıp gitmiştim.
Ada'mın gözleri gibiydi gözleri, Ada'nın öldüğünü bilmesem karşımdaki o derdim.Gözlerimin önünde şaklatılan parmakla kendime geldim.

-Anlamadın mı hala?

Neyi sorduğunu anlamadığım için yüzüne bakmaya devam ettim,o da bunu anlayınca açıklamıştı.

-Ben de o iti yaşatacak göz olmadığını anlamadın mı daha,ben bir iki saniye yeter sanıyordum ama senin bakışın uzun sürdü.

-Haa,yok ya ondan bakmadım.Gözüm dalmış sadece.

-Her neyse,uzaklaşalım buradan.Kampa bomba döşedik.Biraz mesafeyi açılım  patlatacağım.

Hangi ara,nasıl bombayı yerleştimiş, nasıl oradan kurtulmuştu?
Bunlar kafamda dolaşan sorulardı.
Her ne kadar sormak istesem de şuan zamanı değildi,şuradan kazasız belasız bir çıkalım cevabımı alırdım.

-Gece Timi!
Geri çekiliyoruz!

-Emredersiniz komutanım!

Aramıza biraz mesafe koyduktan sonra büyük bir patlama olmuştu,patlamadan gözlerimi çevirip kadın askere bakınca elinde ki kumanda ve  gözündeki ışıkla patlamaya bakıyordu,.Gözlerini patlamadan çekince göz göze gelmiştik,bir kaç saniye bakıp önüne döndü.

-Komutanım,sağ tarafa hareketlilik var!

Ben tam mevzilenin diye bağıracakken kadın asker konuştu.Bu kadının adı ne ya kadın asker diye dolandı dilime!Bari Yüzbaşı diyeyim.

-Rahat asker bizden o.

Gelene bakınca terörist elbisesi giymiş bir adamdı, yanımıza gelince önce bana asker selamı vermiş sonra da yüzbaşıyla sarılmış konuşmuşlardı.

-İyimisin?

-Evet,sen nasılsın ve yaraların nasıl?

-İyiyim sıkıntı yok,yaralar da ufak tefekti zaaten.Sen de gördün.

-Gördüğüm için soruyorum zaaten, nasıl dayandın hala anlamış değilim.

-İyiyim uzatma!

-Tamam,ben uzatmam ama abim öğrenince ne olacak sen onu düşün.

Yüzbaşı sessiz kalmıştı,bizde helikopterin iniş yapacağı güzergaha gitmeye başladık.Yüzbaşının bana kaçamak bakışlar atması dikkatimi çekmişti.

-Yüzbaşım!

-Efendim Göktuğ Yüzbaşı?

-Hangi timdensiniz, adınız ne?

-Umut Timinden Asena Kurt.

-Öyle mi!Kusura bakmayın tanıyamadım.

-Önemli değil.

Tabi ya bu cesaret ve beceri ancak Umut Timindekilere yaraşırdı.
Helikopterin gelmesiyle karargaha doğru yola çıkmıştık.
Helikopter iniş yapınca helikopterden inip üstlerimi bilgilendirmek için Asena Yüzbaşı ile karargaha girmiştik, karargaha girmeden önce Asena Yüzbaşı ile yanımızda gelen askere bir imam getirmesini istemişti.

-İmamı ne yapacaksınız Yüzbaşım?

-Yakında öğrenirsiniz.

KİMSİN SENHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin