1

10.7K 133 14
                                    

Bu hikayeyi canımız sıkıldığı için 2 kişi olarak yazmaya karar verdik. Üniversite öğrencisi olduğumuz için çok zamanımız yok, yazım hataları varsa lütfen mazur görün. Cringe damarınızı patlatmak değil amacımız ama öyle olabilir de. Kitapta ilerleyen bölümlerde +18 olacak o yüzden şimdiden uyaralım sonra yorumlarda "ıyyy, öğk" gibi şeyler görmeyelim. Ve lütfen yorumlarınızı belirtin ki düzeltebileceğimiz şeyler varsa görelim. İyi okumalar.

"Şarj aletini aldın mı?"
"Evet."
"Evin anahtarını?"
"Evet."
"Kredi kartın?"
"EVET ANNE. HER ŞEYİ ALDIM 2 KERE DE KONTROL ETTİM ZATEN. N'olur sorma artık."

Başını usulca salladı ama şimdi de gideceğimi hatırlamış gibi gözleri dolmuştu. Uzanıp gözünden damlayan yaşı sildim.

"Gören de savaşa gönderiyorsun sanır. Ülkenin en iyi üniversitelerinden birine gidiyorum. Sevineceğin yerde yaptığına bak."

"Tamam tamam, gel bir kere daha sarılayım. Kaçtaydı uçağın?"

"10.30" diyerek anneme sımsıkı sarıldım. Bu sene tekrar kim bilir ne zaman dönecektim eve. Dönem ortasında gelemeyeceğim kesindi.

Ağlamamak için kendimi sıktım ve çabucak ayrılmaya çalıştım.

"Hadi bak Rüzgar bekliyor. Uçağı kaçırısam babamdan da bir ton laf işitirim," dedikten sonra daha fazla uzatmamasını umarak el çantamı aldım. Uzanıp hızlıca yanağından öptüm ve merdivenlerden inmeye başladım.

Rüzgar çoktan bavullarımı bagaja yerleştirmiş, arabaya yaslanmış beni bekliyordu. Yüzü bugün biraz solgun, gözlerinin altı mordu. Mutsuz duruyordu ama beni görünce yüzüne hafif bir tebessüm koymaya çalıştı. 

Kapımı açtı. "Bin bakalım prenses."

"Sana da günaydın Rüzgar ABİCİĞİM. Beni göndermeye ne meraklısın."

Göz devirip arabaya binecekken kolumdan tuttu. "Siktirtme abini. Devirme o gözlerini de döverim."

Tekrar ama bu sefer abartılı bir şekilde göz devirerek kolumu ellerinden kurtardım ve bindim. Kapımı kapatıp o da öne bindikten sonra hemen kafamı ortaya doğru uzattım.

"Babamla görüşmeden mi gideceğim?" Babamın işinin başından aşkın olduğunu biliyordum ama kızını uğurlayamayacak kadar da kendine zaman ayıramayacaksa holding sahibi olmasının kime ne yararı vardı?

"Yarım saat öncesine kadar planım seni önce şirkete sonra havaalanına götürmekti ama toparlanman bi' bitmediği için şimdi oraya gidersek uçağı kaçırırsın. O yüzden doğruca havaalanına bırakacağım seni."

"Ben mi dedim sana bileti 10.30'a al diye?"
Benim kendisi gibi dakik biri olduğumu sanıyorsa yanılıyordu zira bir uçak bileti için sabah rutinimi değiştiremeyecektim.

"Zaten senin biletini niye ben alıyorsam?" diye mırıldandı.

Onu takmayıp arkama yaslanarak camıma döndüm ve İzmir'in güzel sokaklarına veda mahiyetine uzun uzun baktım. İstanbul da güzeldi ama ben bu şehri ayrı bir seviyordum.

Çok kısa bi sürede ya da yolculuk boyunca Rüzgar'la didiştiğimden ne kadar süre geçtiğini anlamazken havaalanına geldik.

Rüzgar bavullarımı indirirken ben de onun sürekli kasılıp gevşeyen bicepslerine -sonbahar mevsiminde neden kısakollu tişört giydiğini sormuyordum- bakmakla meşguldüm.

Kahverengi saçları ve yeşil gözleriyle olağanüstü yakışıklı olmasının yanında bir de muhteşem bir vücut yapısı vardı. Mesai saatlerinin dışındaki zamanının çoğunu -benimle bi yere gelmesini istemediysem- spor salonunda geçiriyordu.

Hala bir kız arkadaşı olmamasının sebebi de buydu sanırım. Bizim için çalışmaya başladığında kendine neredeyse hiç zaman ayıramayacağını düşünememiş olmalıydı.

Hiç şikayet ettiğini görmemiştim ama rahatsız oluyorsa da zaten gidiyordum. Daha uzun bir süre kendine ayıracak zamanı olacaktı. Sonuçta babam onu benim kadar meşgul etmiyordu.

Sadece 2 yılda ona nasıl bu kadar bağlandım bilmiyorum ama onsuz zamanın nasıl geçeceğini düşünemiyordum. Neyse ki üniversite bitince hemen dönecektim ve ara sıra o da beni görmeye gelebilirdi.

Çok arkadaşım yoktu. Beni aldatan eski sevgilim Mert, ona olan güvenimle birlikte en yakın arkadaşım Mira'yı da almıştı benden. Rüzgar bütün bu içime kapanık, depresif süreçlerimde yanımda olmuştu ve aslında bizi yakınlaştıran da buydu.

Ona sarılmak için uzandığımda kolları belime dolandı ve ona yetişebilmem için beni kaldırdı. Kollarımı boynuna doladım. Birkaç saniye sonra istemeye istemeye kollarımı gevşettim ve o da beni yavaşça yere bıraktı.

"Bir telefon uzağındayım biliyorsun değil mi? Bir şey olduğunda ilk benim haberim olsun," dedi. Gözlerime bakmıyordu.

Göz teması kurmak için kafamı eğdiğimde gözlerinin hafiften kızarmış olduğunu gördüm. Benim onu özlediğim kadar o da beni özleyecekti.

"Ben döndüğümde başkasının korumalığını yaptığını görürsem bozuşuruz."

"Dünya üzerinde senin kadar korunmaya muhtaç başka bir canlı daha varsa haber ver," dedi ve burnumu sıktı.

Parmak uçlarımda yükselip yanağını sesli bir şekilde ŞAPURT diye öptüm. Geri çekildiğimde yüzünü ekşitmişti ama rahatsız olmadığını biliyordum.

"Başıma bir şey gelmese de arayıp her dakika seni yoklayacağım. Telefonlarımı açsan iyi edersin," dedim.

'Tamam' anlamında başını salladı.

İstemeye istemeye arkamı döndüm ve bavulumu çekelerken ha bire dönüp dönüp el salladım ona. Ben kontrol yerine girene kadar sabırla bekledi. Sonunda gözden kaybolduğunda çoktan gözlerim dolmaya başlamıştı.

Yeni okulumu ve evimi düşünmeye çalışıp kafamı dağıtmaya çalışırken aynı zamanda beni business class'taki koltuğuma götüren hostesi takip ediyordum.

Yerimi gösterdiğinde teşekkür edip kadının uzaklaşmasını bekledikten sonra, fazla bagaj parası vermemek için mevsimlik montumun içine soktuğum laptopumu çıkartıp koltuğumün üzerine koydum.

Zengin olmam gereksiz para harcamam gerektiği anlamına gelmiyordu. Bagaj için harcayacağım parayı yeni bir lipstick almaya harcamam çok daha yararlı olurdu.

İçime soktuğum omuzdan asmalı çantayı da koltukların üstündeki bölmeye koyuyorken -koyamıyordum çünkü boyum yetmiyordu- ter bastı. Parmak uçlarımdan inip bir iki saniye sonra tekrar uzandım.

O sırada çanta elimden çekildi ve bir erkek eli önümden uzanıp çantayı yukarıya koydu.

Bana çok yakın olan göğsünün sıcaklığını sırtımda hissedebiliyordum. Bu sıcaklıkla birlikte çok güzel bir koku da burnuma doldu.

Arkamı dönüp kim olduğuna bakmak isterken ayağım koltuğun ayağına takıldı ve tökezledim. Düşmek üzereyken az önce çantamı tutan el belime dolandı ve beni kendine doğru çevirdi.

_____________________________________________

Instagram / Tiktok : flynndenji

YENİLGİ  Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin