"Sence de konuşacak bir şeyimiz yok mu İdil?" dedi Atlas yanımdaki Egemen ve Şule'ye göz ucuyla bakarak. "İçeri gelsene."
Ben daha ağzımı açamadan "Biz gidelim yani öyle mi?" dedi Şule. Ben bile Atlas'la, Şule kadar tartışmıyordum.
Atlas'ın bakışları benden Şule'ye kaydı. İfadesinde belirgin bir bıkkınlık vardı. "Evet öyle." Bileğime uzandı. "Hadi İdil."
"Bırak kızın bileğini. Sor önce bir gelmek istiyor mu diye?" dedi Egemen bu sefer.
Eğer Egemen ve Şule'yle birlikte girersem bana soru soracak fırsatı olmazdı. "Onlar gelmezse gelmem," dedim.
Atlas birkaç saniye suratıma tip tip baktı. Gözlerini kapatıp başını havaya kaldırarak sabır dilenir gibi bir süre durdu. Sonra kapıdan çekilip geçmemiz için yol verdi. İçeri girince yatağında yayılmış olan Kaan'la göz göze geldik.
Anında kaşları çatıldı ve doğrulup oturur pozisyona geldi. "Atlas, git sevgilinle başka yerde yiyiş be kardeşim. Kendi odama izin alarak gireceğim neredey-" Şule ve Egemen'i görünce cümlesi yarıda kaldı.
"Sevgili değiliz biz," dedim yanlış anlaşılmayı düzeltmek için. Ben demesem Atlas'ın bir şey dediği yoktu. "Değil mi Atlas?" Arkamı dönüp ona baktım. Minibara yaslanmış sırıtarak beni izliyordu. "Atlas?" dedim hala cevap vermeyince.
Bana bakarken ne düşünüyorsa seslenince ancak kendine geldi. "Aynen," dedi hala gülmeye devam ederken.
Kaan "Kalabalık olmuşuz bari oyun oynayalım," diyerek Atlas'la yaptığımız anlamsız bakışma yarışını bitirdi.
Yaklaşık bir dakika boyunca hepimiz susup birbirimize baktık. Şule derince oflayarak sessizliği böldü. "Üff, doğruluk mu cesaret mi oynayacaksak giderim valla."
"İsabet olur," dedi Atlas.
"Sırf sana inat kalacağım."
"Körebe oynayacağız. Öpüşme cezalı," diye atladı Kaan.
"Sen beni sobelersen seninle mi öpüşeceğim amına koyayım," dedi Egemen. Bu ikisi tanışıyor muydu?
"Biz İdil'le oynarız. Siz gidin başka oyun bulun kendinize," dedi Atlas.
"E yuh ama artık. Öpüşme cezasız oynayalım. Herkes oynasın ama. Ahır kadar oda, hepimiz sığarız işte," dedim ben de. "İlk ben ebe olurum. Neyle bağlayacağız gözümü?" diyerek etrafa bakındım.
Atlas, onun olduğunu tahmin ettiğim çantaya yöneldi ve içinden koyu renk bir tişört çıkartıp bana yaklaştı. "Emin misin? Pişman olma bak."
Bıkkın bir nefes verdim. "Bağla hadi gözümü."
Omzumdan tutarak arkamı döndürdü. Önüme gerdiği tişörtü arkaya uzatınca görüşüm karanlıktan ibaret oldu. Atlas'ın elleri saçlarım arasında bir süre dolandı ve düğümü attı.
Beni bırakmadan önce derin bir nefes aldı ve bir adım daha atıp kulağıma eğildi. Şimdi göğsü sırtıma değiyordu.
"Gözünü bağlama işini çok farklı hayal etmiştim. Ama neyse, o da olur bir gün," diye fısıldayıp geri çekildi. Midem fokur fokur kaynamaya başlamamış gibi ifadesiz bir şekilde önüme döndüm ve saymaya başladım.
Kaç dakika veya saattir oynadığımızı bilmiyor, habire ben ebe oluyordum. Atlas dışında herkesi sobeliyor, onun yüzünden tekrar ebe seçiliyordum.
Bu sefer kesinlikle onu bulacaktım. Odanın içinde olmadığına emindim. Odanın etrafında attığım 12.turdan sonra bunu ancak anlayabilmiştim.
İstese şimdiye gelip oyunu bitirebilirdi, bir o kalmıştı bulmadığım. Ama zaten onun istediği oyun oynamak değil benimle oynamaktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YENİLGİ
Teen FictionHafifçe kıkırdadı. "Kıskandın mı? "Ben mi? Neyini kıskanacakmışım senin?" Sırıtmaya devam ederken sorumu duymazdan gelerek, "Bana diklenmene bayılıyorum," dedi. Alt dudağını emerken göz ucuyla lavaboya doğru bakıp tekrar bana döndü. "Bu, kesinlikle...