Birkaç saniye boyunca hiçbir ses duymayınca korkarak gözlerimi hafifçe araladım. Görüş açıma giren babam, silahını indirmiş, burnundan soluyarak beni izliyordu. Tehlikenin geçtiğini fark ederek gözlerimi tamamen açtım. Annem, zaten bildiği bir şeyi duymuş gibi gülümseyerek bakıyordu bana.
Arkama bakmaktan fazlasıyla çekinsem de bir yandan da alacağım tepkiyi merak ediyordum. Ben dönemeden Atlas iki adımda önüme geçti. Büyük elleri omuzlarımı kavradı. Gözlerimizi hizalamak için biraz eğildi.
Söylediğim şeye inanamıyormuş gibi bir hali vardı. Sanki duyduğu cümlenin hayal ürünü olup olmadığından emin olamamış, cevabı da gözlerimden öğrenecekmiş gibi...
Zaten hayran olduğum çikolata kahveleri daha önce görmediğim şekilde meraklıydı, ışıldıyorlardı. Çekinerek de olsa bakışlarına karşılık verdim. Evet, dedim içimden. Evet, o cümleyi ben kurdum. Evet, seni seviyorum.
Heyecandan dolan gözlerimi gördüğü anda gözlerini kapattı. Doğruldu. Beni kendine çekti. Kolları belimi sardığı gibi ben de gözlerimi kapatıp boynuna sarıldım.
Yüzünü enseme gömüp derin bir nefes aldı. Rahatlamıştı, sanki yıllarca taşıdığı bir yük, yapılması gereken bir görevdi bu. Başarmıştı da. Beni kendine aşık etmişti.
"Sabah ölürüm de evlenmem diyen kıza bak. Akşamında ilan-ı aşk ediyor."
Babamın hala orada olduğunu, sesini duyunca hatırlayabilmiştim. Hemen ellerimi çekip Atlas'ı ittirerek kendimden uzaklaştırdım.
"Baba, yanlış anlıyorsun."
"Tam olarak neyi?"
"İkisi ayrı şeyler. Evlilikten bahsettiğimi hatırlamıyorum. Ben o fikre hala karşıyım."
Babam cevap verecekken telefonu çaldı. Sinirle silahını belinin arkasına yerleştirip cebinden telefonu çıkardı.
Çaktırmadan yavaşça Atlas'a çevirdim gözlerimi. Onun gözlerinin zaten bende olduğunu fark edince hemen önüme döndüm. Daha fazla utanayım diye mi uğraşıyordu?
Babamın, telefon ekranına biraz uzunca baktığını fark edince dikkatimi ona verdim. Zil sesi çalmaya devam ediyordu ama o kilitlenmiş gibi ekrandaki numaraya odaklanmıştı. Fark edilir bir şekilde gerildiğini fark edince anneme baktım. O da aynı şekildeydi. Kimin aradığını soracakken babam telefonu açıp bize arkasını döndü.
Babam sessizce karşı tarafı dinliyorken Atlas'a döndüm. O da babama odaklanmış, her hareketini izliyordu. Arayan kişiyi az çok tahmin edebiliyordum ama gerçek olma ihtimali beni ürkütüyordu.
Babam, bize duyurmamak için salonun öteki ucunda yaptığı telefon konuşmasını karşı tarafın yüzüne kapatarak bitirdi. Salonda volta atmaya başladığı sırada gözü sık sık Atlas'la bana kayıyor, sıkıntılı nefesler veriyordu. Aklında her ne varsa gelen telefonla artık tereddütleri silinmiş, kararını vermişti. Eliyle yüzünü sıvazlayıp bize döndü.
"Hazırlıklar tamamlandı." Gözlerini, kaşları çatılan kızına çevirdi. "Yarın nikahınız kıyılacak."
Çatık kaşlarım gevşedi. Söyleneni idrak etmeye çalışırken kaskatı bir ifadeyle babama baktım. Geçen saniyeler her şeyi daha da saçma kılmaktan başka bir işe yaramıyordu. "Ne?" diyebildim en sonunda.
Babam hızlı adımlarla yanımdan geçip kaçarcasına salondan çıktı. Hayretle irileşen gözlerim anneme kaydı. Annemin de bunu benim kadar saçma ve aceleye gelmiş bulduğuna emindim ama babamın sebepsiz yere böyle bir şey yapmayacağını düşündüğünden bana gergin bir gülümseme verip babamın arkasından salondan çıktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YENİLGİ
Teen FictionHafifçe kıkırdadı. "Kıskandın mı? "Ben mi? Neyini kıskanacakmışım senin?" Sırıtmaya devam ederken sorumu duymazdan gelerek, "Bana diklenmene bayılıyorum," dedi. Alt dudağını emerken göz ucuyla lavaboya doğru bakıp tekrar bana döndü. "Bu, kesinlikle...