29

1.6K 36 21
                                    

"Yüzüme bak!"

Ulaş'ta takılı kalan gözlerimi adama çevirdim. Gözlerim dolmuş, akan yaşlar yanaklarımdan süzülüyordu. Bulanık gördüğüm yüz sinirli duruyordu.

"Beni tanıyor musun?" diye sordu.

Başımı iki yana salladım.

Bana dik dik baktı. Ne olduğunu anlayana kadar iki büyük adımda yanımda bitti. Sert eli çenemi kavradı. Başımı kaldırdı. Öyle çok sıkıyordu ki yanaklarımda iz bıraktığına emindim. Verdiği acıya dayanamayarak inledim. Bırakmadı, daha da sıkı tuttu çenemi.

"Sana soru sorduğumda cevap vereceksin," diye fısıldadı. "Anladın mı?"

Başımı salladım. Bakışları daha da kararmaya başladığı gibi "Anladım," dedim kısılmış sesimle.

Diğer elini uzattı ve yanağımdan akan bir yaşı durdurarak sildi. Çenemi bıraktı. "Güzel."

Tekrar yerine döndü. "Pars Demirkan. Adım sana tanıdık geliyor mu?"

Demirkan. Atlas'la soyadı aynıydı. Her taşın altından neden bu çocuk çıkıyordu?

Hala bir cevap vermediğimi fark ettim. "Hayır," diye fısıldadım.

"Oğlumla çıkıyor musunuz?"

Kaşlarım çatıldı. Gözlerimi diktiğim yerden kaldırıp Pars denen adamın gözlerine baktım. O da gözlerini kısmış, tepkimi ölçüyordu. "Oğlunuz?" diye sorarken gözlerim Kuzey'e kaydı.

Kuzey'in deminden beri sırıtan yüzü, babası içeride olduğundan mıdır bilinmez, kaya gibi sert bir ifadeyle çevriliydi. Göz göze geldik. Tam bir şey demek üzere ağzını açacaktı ki "Ah hayır, Kuzey değil," diye atladı Pars. "Küçük oğlumdan bahsediyorum. Atlas'tan."

Çatık kaşlarım gevşedi. Bu adam Atlas'ın babası mıydı?

"Soruma cevap ver. Oğlumla çıkıyor musunuz?"

"H-hayır. Hayır çıkmıyoruz," dedim. Öğrendiğim bilgi beni bocalatmıştı. Bu adamın benimle ne işi vardı?

Aklıma gelen şeyle gözlerim tekrar Kuzey'e döndü. O zaman o da Atlas'ın abisi olmalıydı. Atlas'la birlikte düşününce, Kuzey'i daha önce nerede gördüğümü hatırladım.

Parkta, Atlas'ın sarhoş olduğu gün, karşısında konuştuğu adam buydu. Birini öldürmekten bahsettikleri gün. Belki de o biri bendim. Artık imkansız gelmiyordu düşüncesi.

Şimdi buralardan bir yerlerden Atlas çıkar mıydı? Bana yaptığı jestler, itiraflar, hepsi gözümü boyamak için miydi?

"Neden burada olduğunu merak ediyorsundur," diyerek düşüncelerimi böldü Pars. Aklımı okuyor gibiydi. "Atlas sana hiç annesinden, Oya'dan bahsetti mi?"

Atlas bitmişti şimdi bir de annesi çıkmıştı. Bana niye bunca şeyi hatırlatıyorlardı? Bana neydi Atlas'ın annesinden? Adını bile şimdi öğreniyordum.

"B-bilmiyorum," dedim verdiğim cevabın onu mutlu etmeyeceğinden korkarak.

"Düşün," dedi. "Benim salak oğlum sana illaki bir şeyler anlatmıştır."

Hafızamı zorladım. Atlas annesinden ilk kez annemle beni yemeğe çıkardığında bahsetmişti.

"Annem hayattayken birlikte gelirdik. O çok severdi burayı. Artık sadece ben geliyorum."

Sadece artık hayatta olmadığını biliyorum desem yeterli gelmeyecekti? Atlas'ın annesi ile ilgili bana açıldığı o geceyi hatırladım. Parktaki geceyi.

YENİLGİ  Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin