Selammmm. Bugün bölüm atsam mı emin olamadım çünkü sabahın köründe kalktım çok yorgunum. YKS vardı ben de kendimi denemek için girdim. Geneli kolaydı fizik çok zordu hiç çözmekle uğraşmadım şekerimi yedim. Umarım herkesin gönlüne göre olur. İyi okumalar.
Dakikalardır yatağın içinde, beni uyandıracak kadar ısrarla çalan telefonumun susmasını bekliyordum. Tam bitti dedikten on saniye sonra tekrar çalmaya başlıyordu.
Uyanmıştım uyanmasına ama başım o kadar ağrıyordu ki gözümü bile açacak halim yoktu. Üzerimden vinç geçmiş gibi hissediyordum. Dün gece olanlar zihnime olduğu kadar bedenime de ağır gelmişti.
Dün geceyi hatırlayınca iç çektim. Birkaç saniyelik sessizlikten sonra bildirim sesleri gelmeye başlayınca kafamı yastığıma bastırıp çığlık atmak istedim. Yastık.. Başımın altında yastık yoktu.
Birbirine yapışmış kirpiklerimi zorlukla aralayıp odanın içine dolan aydınlığı görünce hemen gözlerimi kıstım. Yastığımın olduğunu hissettiğim yere indi bakışlarım.
Bacaklarımın arasında, iyice kasıklarıma doğru sıkıştırdığım yastığı görünce anında kızardım. Hemen yastığı çekip yerine koyacakken üstünden buram buram Atlas'ın kokusu yükseldi. Bu çocuk sadece birkaç dakika yattığı yastıkta bu kadar kalıcı koku bırakmayı nasıl başarmıştı?
Telefon melodimi tekrar duyunca düşüncelerimi kovaladım ve yorganı tekmeleyerek üstümden attım. Ekrana bakınca aksiliğim geçti ve gülümseyerek cevapladım.
"Efendim?"
"Alo. İdil? Sonunda açtın telefonu. Dakikalardır seni arıyorum. Bir şey oldu sandım. Aramışsın dün gece. Açamad-"
"Ulaş, bir nefes al," diye sözünü kestim. "Sana da günaydın. Evet, dün bir şey oldu ama arayıp seni bulamayınca başka şekilde hallettim." Elim istemsizce boynuma gitti. Hafifçe ovalarken makyaj aynama doğru yürüdüm. "Endişelenecek bi şey kalmadı."
Ulaş'a bu durumu anlatmak isteyip istemediğimi bilmiyordum. Daha ilişkimizin çok başlarındaydık o yüzden onu rahatsız edici geçmişimle -hala devam ediyordu ya neyse- sıkmak istemiyordum. Ama bilmek de hakkıydı. Bir gün başkasından öğrenirse bana darılabilirdi.
Şöyle bir düşündüm. Ben, Şule ve Atlas dışında Mert'i bilen yoktu. Ki Şule zaten dün geceden habersiz olduğu için onu eleyebilirdim. Atlas desen, Ulaş'a anlatmak için bir sebebi yoktu. Yine de güvenilirliğinden şüphe ettim. En kısa zamanda onu tembihlemem lazımdı.
"Anlatmayacak mısın yani ne olduğunu?" diyerek sessizliği böldü..
Aynadan boynuma göz attım. Gerçekten Atlas'ın verdiği krem çok işe yaramıştı. Çürükler iyice küçülmüş, yerini daha çok kızarıklık almıştı. Fondötenle kapatılamayacak bir şey değildi.
"Gerek yok dedim ya Ulaş. Oldu bitti işte." Aklıma az önce söyledikleri geldi. "Yani sen aradığımı gördün ama açmadın ve ancak şimdi dönüş yapıyorsun, öyle mi?"
"Hastanedeydim İdil. Sen aradığın sırada doktorla konuşuyordum, açamadım. Sonra da aklımdan çıkmış. Kapatalım mı bu konuyu?" dedi biraz aksi bir sesle.
"Bilemedim şimdi. Affedilmek için beni evine davet edebilirsin mesela," dedim. Arsızlık olabilirdi ama ben sadece onun hakkında daha çok şey bilmek, özel alanlarının bir parçası olmak istiyordum. O benim evime geliyordu. Hem de bana sormadan.
Birkaç saniye sessizlik oldu. Tekrar konuşmaya başladığında sesi buz gibiydi. "Seni bir kere evime götürdüm, İdil. O da, benim hakkımda hiçbir şey bilmemen adil olmadığı içindi. Hala yakalanma riskimiz var. Etraftaki herkes beni, bir kısmı da seni tanıyor. Bunu bir daha diretme."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YENİLGİ
Teen FictionHafifçe kıkırdadı. "Kıskandın mı? "Ben mi? Neyini kıskanacakmışım senin?" Sırıtmaya devam ederken sorumu duymazdan gelerek, "Bana diklenmene bayılıyorum," dedi. Alt dudağını emerken göz ucuyla lavaboya doğru bakıp tekrar bana döndü. "Bu, kesinlikle...