Güzel geçen yemeğin ardından Atlas bizi eve bıraktı. Restorandan çıkışta annem önümüzden yürüyüp hemen arka koltuğa oturdu. Kim bilir ikimiz hakkında neler hayal ediyordu. Sanki ben Atlas'la ön koltukta otursam hemen öpüşmeye başlayacaktık.
Yapmadığımız şey de değildi ama neyse.
Atlas'ın binanın önüne park ettiği araçtan ilk annem indi. Biz de indikten sonra benden ayrılıp Atlas'a iyice yaklaştı. Bir şeyler fısıldamaya başlayınca Atlas onu duyabilmek için biraz eğildi. Benim duymamı istemedikleri açıkça belliydi o yüzden ne kadar merak ediyor olsam da onlara yaklaşmadım. O kadar şirin gözüküyolardı ki annemin kızı olmasaydım neredeyse kıskanacaktım.
Atlas bir süre sonra gülümsemeye başladı. Geri çekildiklerinde "Hiç merak etmeyin, o iş bende," dedi. Olaya fransız kalmam kimsenin umrunda değildi.
Annem bana "Hadi ben yukarı çıkıyorum sen gelirsin birazdan," deyip arkasını döndü. Şimdi de gidebilirdim. Onun yerine Atlas'a döndüm. Atlas'ın gözleri zaten bendeydi.
"Bu akşam için teşekkürler. Annem baya keyif aldı."
Yoğun bakışları içimi eritirken "Sen?" dedi.
Sorusunu anlamam birkaç saniyemi aldı. "Ben de eğlendim," dedim.
"Güzel."
Aramızda birkaç saniye süren sessiz bir bakışma oldu.
"Ee.. o zaman ben gidiyim. Annem beklemesin," diye saçmalayıp uzaklaşacakken dirseğimden tutup beni kendine çekti.
"Beklesin biraz. Sana bakmayı bitirmedim daha," dedi burunlarımız arasında birkaç milim varken.
Gözleri dudaklarıma düştü. Birkaç saniye içimi yakarcasına bakıp yutkundu. Tekrar gözlerime çıkardı bakışlarını.
Bu pozisyonumuz için oldukça saçma bir şeydi ama aklıma gelmişken söyleyeyim dedim. "Yarın, bugünkü provanın telafisi yaparız."
Hafifçe gülümsedi. "Aklın fikrin hep orada değil mi?"
"Seninki nerede?"
Cevap vermeden bütün yüzümü inceledi. Derin bir nefes aldı, beni yavaşça bıraktı.
"Hala onu düşünüyorsun." Ulaş'tan mı bahsediyordu?
Başını kaldırıp birkaç saniyeye ihtiyacı varmış gibi gökyüzüne baktı. Tekrar eski pozisyonuna gelip göz temasımızı devam ettirdi. Belirgin bir şekilde gerilmişti. "Ulaş'la çıkıyor musunuz?"
Buz kestim. Nasıl anlamıştı? Nerede açık vermiştik?
İfademi inceleyen dikkatli gözlerinden bir şey kaçmıyordu. "Çıkıyorsunuz," diye kendi sorusunu cevapladı.
Birkaç adım geriledi ve arabasına yaslandı. "Yarın yaparız provayı, dert etme."
Kapısını açıp arabaya bindi. "İyi geceler," dedi ve gaza basıp uzaklaştı.
🍭
"Çok efendi çocuk."
Cevap vermedim.
Annem salonda yatmak için ısrar etse de ona yatağımı hazırlamıştım. Şimdi de kendime koltuğun üzerinde yatmak için çarşaf çıkarırken annemin Atlas'ı güzellemesini dinliyordum.
"O söylemese hiç anlayamazdım annesinin olmadığını. Babasıyla büyümüş biri için çok kibar ve nazik," dedi.
Dayanamayıp ona döndüm. "Annesinin ne zaman öldüğünü söylemedi. Belki daha geçen ayki olaydan bahsediyor. Çok çabuk güveniyorsun insanlara."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YENİLGİ
Teen FictionHafifçe kıkırdadı. "Kıskandın mı? "Ben mi? Neyini kıskanacakmışım senin?" Sırıtmaya devam ederken sorumu duymazdan gelerek, "Bana diklenmene bayılıyorum," dedi. Alt dudağını emerken göz ucuyla lavaboya doğru bakıp tekrar bana döndü. "Bu, kesinlikle...