Sofrada süregelen ölüm sessizliği boyunca kimse Atlas'tan gözlerini ayırmadı. Doğru duyup duymadığıma emin olamamıştım.
Hafifçe boğazımı temizleyip dikkatleri onun üzerinden çekmeye çalıştım. "Ne dedin?"
Atlas sanki hiçbir sorun yokmuş gibi bana döndü. Rahatlığı beni öldürecekti. Bir süre gözlerime bakıp, "Evlenelim," dedi.
Dayanamayıp gülmeye başladım. Şaka yapıyorsa yeri kesinlikle burası değildi. Hala ciddi ciddi bana baktığını fark edince, birbirine sarılı olan parmaklarımızı hatırlayıp elimi hızla elinden çektim.
"Ne demek evlenelim ya?! Görücü usülü falan mı bu? Sen beni bunun için mi getirdin buraya?"
Ben sinirden sürekli sesimin tonunu yükseltirken onun sadece boşta kalan eline bakıyor olması beni daha çok delirtiyordu.
"Evlenecekmişiz! Adama bak ya!" Anneme döndüm. "Bir şey demeyecek misin anne?!"
Annem ağzını açmak üzereyken, "Biliyorum, şu anda sana çok mantıksız geliyor. Ama babamın seni bulamayacağı tek soyad kendi soyadıdır. Seninle evlenmiş olabileceğim aklına gelmez," dedi Atlas.
Tekrar ona döndüm. Belki haklı olabilirdi ama bu umrumda değildi.
"Hala onun beni neden öldürmek istediğini anlayamıyorum. Babamı saçma bir şeyle suçluyor, intikamını da benim üzerimden alacağını söylüyor."
"İdil, sen bu konunun daha fazla içine girme," diye sessizliğini bozdu babam. Anneme döndü. "Hayatım, masaya bal getirmemişler. Getirir misin lütfen?" dedi.
Annem; babamın, onun duymasını istemediği şeyler konuşacağını anlasa da bir şey demeden odadan ayrılınca babama döndüm. "Neden? Neden girmeyeyim? Dedikleri doğru mu yoksa? O kadını gerçekten sen mi-"
"İdil yeter!"
"O zaman neden o adam öyle olduğunu söylüyor?" Atlas'a döndüm. Konunun annesinin ölümüne gelmesinden rahatsız olmuş gibiydi. Ama şu an bunu düşünemezdim. "O kadın senin annen değil mi? Sen neden babamdan intikam almak istemiyorsun?!"
Atlas bakışlarını benden ayırıp babama çevirdi. Birkaç saniye bakıştılar. "Şimdilik önceliğim senin güvenliğini sağlamak."
"Bunu da benimle evlenerek yapacaksın, öyle mi?"
"Öyle."
Sinirden tepine tepine ağlamak istiyordum.
Babam bana döndü. "İdil, bırak biz konuşalım. Ben de öğreneyim ne planladığını."
Herkesin sakinliği beni öldürecekti. "Baba lüfen. Konuşulacak bir şey yok. Ben asla-"
"Hadi bize birer Türk kahvesi yap."
Sakin kalmaya çalışarak yerime geri oturdum. Şimdi kahvenin sırası mıydı? "Yardımcılar yok mu? Yapsınlar işte."
"Ben senin elinden içmeyi özledim ama."
Sinirle tekrar yerimden kalktım. Topuklarımı vura vura ilerlerken, "Benimki orta şekerli olsun," dedi babam sanki her zaman ona kahve yapmıyormuşum gibi.
Atlas'ın nasıl içtiğini bilmediğim için ona döndüm. "Sana da mı orta şekerli?"
Hiçbir detayı kaçırmadan beni süzen gözleri nihayet gözlerimle buluştu. Usulca gülümsedi. "Yok. Ben tuzlu içerim."
Ben tip tip ona bakarken babam öksürerek Atlas'a 'ağır ol' mesajı vermeye çalıştı. Ama Atlas'ın asla değişmeyen tavrına bakılırsa mesaj ona ulaşmamıştı. "Ona da orta şekerli yap," dedi babam ve odadan kışkışlandım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YENİLGİ
Teen FictionHafifçe kıkırdadı. "Kıskandın mı? "Ben mi? Neyini kıskanacakmışım senin?" Sırıtmaya devam ederken sorumu duymazdan gelerek, "Bana diklenmene bayılıyorum," dedi. Alt dudağını emerken göz ucuyla lavaboya doğru bakıp tekrar bana döndü. "Bu, kesinlikle...