8

2.9K 69 9
                                    

Arkamı dönüp Atlas'ın nasıl şiştiğine bakmak istedim ama umduğumun aksine hiç de rahatsız olmamıştı. Gayet rahat bir tavırla telefonuyla oynuyordu.

Baktığımı fark edince başını bir anlığına telefondan kaldırdı. "Ne?"

"Niye hiç tepki vermedin? Sana inadına yaptı," dedim.

"Biliyorum, ona bu zevki neden yaşatayım?" deyip kalktı ve yanımdan geçti. Ulaş'ın ödevi onunla birlikte yapmasını söylediği kız da tam onun yanına konuşmak için gelmişti. Atlas onun yüzüne bakmadan kürsüye indi.

Sınıftaki kızların Atlas'ı da Ulaş kadar -belki de daha çok- beğendiği açıktı. Ama o sanırım ilişki adamı değildi. İmza kağıdına imzasını atıp sınıftan çıkacakken aklıma gelen şeyle Egemen'e döndüm. "Benim acil işim var. Evde tiyatroyu düşünür sana mesaj atarım," dedim.

Cevabını beklemeden koşa koşa sınıftan çıktım. Atlas zaten uzun bacaklıydı. Bir de hızlı yürüyünce onu yakalamak imkansız gibi bir şeydi. Sonunda ona yetişebildiğimde kolunu tuttum. Göz ucuyla kolunu tutanın kim olduğuna baktı. Telefonla konuşuyordu. "Bir dakika," dedi hattaki kişiye. Bana döndü ve sorarcasına göz kırptı.

"Geçen sefer senin yüzünden marketten aldığım her şey yere saçıldı. Bana aynılarını alman lazım, ancak öyle bana borcunu ödemiş olursun," dedim.

Hafta sonu iyileşmekle meşguldüm, elimi bile kaldıracak halim yoktu. O yüzden sadece Şule'ye diş fırçası aldırabilmiştim. Zaten telefonu da kendi paramla aldım diye çok içime oturmuştu.

"Ben seni sonra arayacağım," dedi ve telefonu kapadı. Söylediğim çok saçma bir şeymiş gibi "Şaka mısın kızım sen?" dedi.

"Yoo, gayet ciddiyim. Dönüşte taksi paramı ödemek yerine beni eve de bırakabilirsin, sonuçta araban var," dedim. Fırsatını bulmuşken tüm imkanları değerlendirmeliydim.

"Taksi paranı neden ben ödüyormuşum?" diye sordu alay eder gibi bir sesle.

"Çünkü bir tek böylesi adil olur," dedim. Aklıma bir neden gelmedi.

"Bildiğim kadarıyla sen o gün taksiyle değil, yürüyerek dönüyordun. Sonra da salak gibi yola inmiştin, hatırlıyor musun?" Resmen benimle dalga geçiyordu.

"Konuyu değiştirme. Ben mağdurum, ne istersem yapman gerekiyor," dedim son çare.

İfadesiz bir yüzle bir süre beni izledi. Sonra derin ve sıkıntılı bir nefes alıp "1 saatten uzun sürerse seni orada bırakıp geri dönerim," dedi ve beni beklemeden okulun otoparkına doğru yürüdü.

🍭

Arabaya bindiğimizde önceki sefer halsizlikten fark etmediğim birçok şey gördüm.

Atlas, çok temiz ve düzenliydi. Arabasında peçeteler, protein barlar, ıslak mendiller, şişe sular hep bir düzene göre dizilmişti. Ön konsolda da zerre toz yoktu. Arabasını çok seviyor olmalıydı.

Merakıma yenik düşerek torpidoyu açtım. Acaba burası görünmüyor diye bütün çöplerini buraya atıyor olabilir mi diye düşünmüştüm ama yanılmışım. Arabanın geri kalanı gibi muntazamdı.

Ama beni asıl şaşırtan, küçük mavi bir çantada, benim alerjim nüksettiğinde -fark etmeden kabuklu yemiş tükettiğimde- kullandığım epinefrin oto enjektörlerinden bulunmasıydı. Onun da mı alerjisi vardı?

Ben çantayı açtığımda yerinde rahatsızca kıpırdandı. Göz ucuyla baktığımda bana değil, ön cama bakıyordu ancak ifadesi gergin duruyordu. Belki de alerjilerinden utanan insanlardandı.

YENİLGİ  Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin