"Uyandıracaksın kızı sus," dedi sinirli bir erkek sesi.
Odamın kapısı gıcırdadı.
"Uyanmasını istemiyorsan çık dışarı, orada konuşalım." Bu da bir kızın sesiydi.
Daha fazla gıcırtı.
"Git başımdan, yemeyeceğim odasını!" Atlas'ın sesi. Onun odamda ne işi vardı?!
Uykumdan gürültülerle uyandırılmayı hiç sevmezdim. Yüzümü buruşturarak zorla da olsa gözlerimi açtım. Karşımdaki manzaraya dayanamayıp geri kapadım.
Atlas odama girmiş ve hatta biraz da karıştırmış -açık dolap kapaklarından anlamıştım- , şimdi de odaya girmeye çalışan Şule'nin üzerinde ayı gücünü kullanarak, kapıyı kızın yüzüne kapatmaya çalışıyordu.
"İdil uyurken sapık gibi onu izlemene izin vereceğimi mi sandın? Çık çabuk şuradan!" diye cırladı Şule.
Uyandığımı hala fark edememişlerdi ve bağırışlarına devam ediyorlardı. Yüzümü yastığın altına gömdüm. Sanki böyle daha da gürültülü olmuştu. Yastığı çektim. Derin bir nefes aldıktan sonra üstümdeki yorganı da ittirip ayağa kalktım.
Odamdaki banyoya girip kapıyı kilitledim. O kadar gürültülülerdi ki, yaptığım hiçbir şeyi duymamışlardı.
Küveti doldurduğum sırada çıkan su sesi dikkatlerini çekebildiğinde sesleri kesildi. Bir takım fısıltılar ve paldır küldür hareketlenmelerden sonra odamın kapısı kapandı ve ben de acele etmeden, uzun bir banyo yaptım.
Havluyla vücudumu sardıktan sonra elime aldığım baş havlusuyla saçlarımı kurularken banyodan çıktım. Odaya girdiğim anda gördüğüm tablo, yükselmiş olan modumu tekrar düşürdü.
Atlas yatağıma kurulmuş yatıyordu. Yüzünü yastığıma gömmüş, kollarını da dolayıp sarılmıştı.
"Yuh ama artık ya, bu ne şimdi?!" diye bağırdım. Sanki ben hiçbir şey söylememişim gibi sakince gözlerini açtı. Bana bakacak şekilde yanına döndü. Dirseğinin üzerinde yükselip başını eline yaslayarak beni, saçlarımdan başlayarak bacaklarıma kadar hiçbir detayı kaçırmadan süzmeye başladı.
Gün içinde gördüğümde zaten yakışıklıydı ama sabahları oluşan dağınık saçlı ve kısık gözlü halinin de çok güzel olduğunu fark ettim.
Bacaklarımda uzunca kalan bakışlarıyla havlumun ne kadar kısa olduğunu hatırladım. Banyoya geri kaçmayı düşünsem de bu dürtüme engel oldum ve ona yaklaştım.
"Kalk yatağımdan," dedim. "Nereden buluyorsun odama girecek haddi kendinde?"
Kararan gözleri nihayet bacaklarımdan ayrılıp gözlerimle buluştu. Sırıtmaya başladı. "Hiç paylaşımcı değilsin. Biraz daha uyumak istiyorsan gel..." yatakta usulca geriye kaydı. Önünde ancak bir bebeğin sığabileceği kadar yer açılmıştı. O küçücük boşuğa eliyle iki kez pat pat diye vurdu. "... burada ikimize de yer var."
"İstemiyorum, giyineceğim çık. Bir daha da iznim olmadan girme," diyerek ona arkamı döndüm ve dolabımdan kıyafet seçmeye başladım.
"Ben burada yokmuşum gibi giyin. Kendini odanda hisset," dedi ve daha iyi bir açı yakalayabilmek için olsa gerek, yastığımı başının altına koydu.
Derince ofladım ve tekrar ona döndüm.
"Dün ne işin vardı parkta?" diye sorup konuyu değiştirdim.Dün geceyi düşününce durgunlaştı, gülüşü yavaşça soldu. Sonra aklına bir şey gelmiş gibi tekrar güldü. "Beni dışarıda bırakırsın sanmıştım," dedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YENİLGİ
Teen FictionHafifçe kıkırdadı. "Kıskandın mı? "Ben mi? Neyini kıskanacakmışım senin?" Sırıtmaya devam ederken sorumu duymazdan gelerek, "Bana diklenmene bayılıyorum," dedi. Alt dudağını emerken göz ucuyla lavaboya doğru bakıp tekrar bana döndü. "Bu, kesinlikle...