"Yani bir kardeşin daha olacaktı öyle mi?" diye sordum.
"Öyle," diye fısıldadı.
"İster miydin? Yani, bir kardeşinin daha olmasını?"
Gözlerime birkaç saniye daha bakıp usulca başını salladı. Gözleri karşımızdaki denize döndü. Deniz kapkaranlıktı.
Bunca zamandır sadece annesinin değil, doğmasını beklediği bir de kardeşinin üzüntüsünü yaşıyordu.
"Kuzey benim sadece aynı kanı taşıdığım bir yabancı. Ne ben onu tanırım ne de o beni. İkimizi bu hale getiren neydi bilmiyorum. Ama biz abi kardeş değiliz. Atış talimlerinde birbirleriyle yarıştırılan, bunun dışında yan yana bile gelmeyen iki piyon. Sırf bu yüzden bile bir kardeşim olsun isterdim. Kuzey'le yapamadığımız ne varsa onunla yapardık. Annemin ölümü, gerçek bir abi olabilmek için kendi kendime kurduğum hayallerin de sonu oldu."
"Baban... o da üzüldü mü?"
Ufakça gülümsedi. Omuzlarını kaldırıp indirdi 'bilmem' der gibi. "Benim onun ölümüne üzüldüğüm kadar belki." Duraksadı.
Babasının ölümüne üzüldüğünü saklama şekli bu muydu?
"Koskoca Onur Demirkan. Kim derdi bir kalp kriziyle öleceğini?"
Böylece babasının ölüm sebebini de öğrenmiştim. Gözümde onu o kadar büyütmüştüm ki değişik değişik senaryolar kurmuştum ama eceliyle, sadece bir sağlık sorunu nedeniyle ölebileceği aklımın ucundan geçmemişti.
"Şimdi ne olacak Atlas?" diye konuya girdim saatlerdir içimi kemiren soruyu sormadan hemen önce. "Boşanacak mıyız?"
Dakikalardır ön cama dönük olan gözleri bana çevrildi. Yoğun bakışlarını saran kısık gözleri bütün yüzümü taradı, tekrar gözlerime çıktı.
Hafifçe öksürerek boğazımı temizledim. "Evli kalmamıza gerek yok artık Atlas. Neden buna devam-" Duraksadım çünkü daha önce bana pek çok şekilde bakmıştı ama şu anki bakışı bende ağlama isteği uyandırıyordu. Neredeyse içimi görecek gibi derin bakmasına gerek var mıydı? "Bakma bana şöyle!" dedim.
Nasıl bir bakışa sahip olduğunun farkında değilken söylediğimden sonra gözlerini benden kaçırdı. İçeride az ışık olduğundan mıydı yoksa artık ona başka bir gözle baktığımdan mıydı bilinmez, şu an öyle ilahi bir görüntüsü vardı ki onu öpmek istiyordum. Çok istiyordum.
İçimden geçen düşüncelerin farkında olmadan yutkundu. Birkaç saniye dışarıya baktıktan sonra tekrar bana döndü.
"Babam öldü. Ama geride ona çok sadık olan ve intikam için yanıp tutuşan birini bıraktı. Kuzey'i." Elini uzatıp yanağımı okşadı usulca. "Biliyorum bebeğim, çok sıkıldın, bunaldın. Şu birkaç günde neler yaşadın. Evli kalmaktan hiç hoşlanmadığının da farkındayım. Ama her şey senin güvenliğin için."
Yanağımdaki elini tutup avuç içini öptüm. Elini indirip parmaklarımla üstünü okşamaya başladım. Evet, evlilik fikrine şu anlık karşıydım çünkü hem ben hazır değildim hem de bu bir amaç uğruna yapılmış bir evlilikti.
Atlas ellerimize bakarak anlatmaya devam etti. Bu ses tonuyla bana dünyanın en sıkıcı kitabını dahi okusa sabaha kadar hiç sıkılmadan dinleyebilirdim.
Bir şey söylemek istiyor ama söyleyemiyor gibiydi. "Söyle," diye fısıldadım.
Birkaç saniye tereddütle bana baktıktan sonra dudaklarını araladı. "Aklımda bir şey var ama en son bu şekilde başlayan bir cümle kurduğumda evlendik."Bıkkınca nefes verdim. "Söyleyecek misin?"
"Abimin bizi bulmaması gerek. Buraya geldiğimiz arabayı zaten yok ettim. Ama yetmez. Bir şekilde izimizi bulur. Senin güvenliğin için her şeyi yaparım. Yapacağım da. Ama bu seni ne kadar mutlu eder bilmiyorum. Bir planım var ama-"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YENİLGİ
Teen FictionHafifçe kıkırdadı. "Kıskandın mı? "Ben mi? Neyini kıskanacakmışım senin?" Sırıtmaya devam ederken sorumu duymazdan gelerek, "Bana diklenmene bayılıyorum," dedi. Alt dudağını emerken göz ucuyla lavaboya doğru bakıp tekrar bana döndü. "Bu, kesinlikle...