(MEDYA:KÜRŞAT EROĞLU
"HUGH GRANT")Kürşat, Asiye'nin kulağına fısıldayarak; "Şimdi beni takip et ama elimi tut."
Asiye, Kürşat'ın her bir dediğini yerine getiriyor. Bu evliliğin aşk evliliği olmadığını çaktırmamaya çalışıyordu. Düğün bir saat önce bitmişti. Herkes kendi evlerine çekilmiş, çifti tebrik etmiş, ardından gelini ve damadı, sadece aile ferdlerinin oluşturduğu konvoyla beraber yalıya getirmişlerdi. Asiye zaten aşina olduğu o büyük yalıya bakarken, siyah düğün arabası yalının içerisine giriş yapmıştı. Asiye camdan dışarıya bakarken, hangi ara hayallerinden bu kadar uzaklaştığını düşündü. Kürşat ile birleşik ellerine baktı. Sevmediği bir adamla, sırf kardeşinin hayatını kurtarmak için evlenmişti. Değer miydi? Orasını zaman belirleyecekti. Arabanın kapısı açılınca, Asiye elbisesinin iki ucunu tuttu ve yavaşça arabanın içinden çıktı. Asiye çok ahım şahım süslememiş ve sade, beyaz bir elbise tercih etmişti ama sade elbisenin içinde iken bile sönmeyen bir ışığa sahipti. Kürşat önden giderek Asiye'ye yolu göstermeye çalışıyordu. İronik ya bir zamanlar bu yolu ellerinde kitaplarla, arkadaşca çıkıyorlardı. Odaya vardıklarında Asiye ilk iş olarak üzerindeki gelinliği çıkartmış ve gardıropun bir köşesine asmıştı.
"Gelinlikten nefret mi ediyorsun?"
"Gelinlikten nefret etmiyorum ama keşke hayallerimi gerçekleştirdikten sonra istediğim adamla evlenirken giyebilseydim." Kürşat, Asiye'nin dediklerine göz devirirken; "Neden önümde soyundun? Biliyorsun bu gerçek bir evlilik değil."
Asiye iki kişilik yatağa kendini atarak; "Aynı odada kalıyoruz ne yapsaydım? Kardeşinin odasına gidip orada mı giyinseydim?"
Kürşat sinirle; "Asiye"
"Hem tamamen soyunmadım ki. Hiç mi kadın vücudu görmedin?" Dedikten sonra hafifçe gülümsemişti.
Kürşat pencerenin önüne giderek; "Asiye fazla cüretkarsın."
"Biliyorum."
"Aynı odada kalacaksak bu kadar cüretkar davranma." Asiye pencereye yaslanmış ve arkası dönük olan Kürşat'a doğru ilerlemişti.
Asiye, adamın sırtında ellerini gezdirerek; "Nedenmiş?"
Kürşat ani reflekslerini kullanıp, Asiye'yi ileriye doğru itince; "Kimsenin yüreği kaldırmaz."
"Yüreğin kaldırmadığı için arkadaşlığımızı sonlandırdığı sanıyordum."
Kürşat şakaklarını sıkarak; "Bilmedigin çok şey var."
"Anlat da bileyim o vakit"
"Zamanı gelince elbet öğrenirsin sabırlı ol."
Kürşat pencereden uzaklaşıp, yatağın üzerinde ki yastıklardan birini alarak; "Ben koltukta yatarım. Sen rahat rahat yat burada."
"Delirdin mi sen? Bacakların dışarda kalıyor nasıl rahat edeceksin?" Dedikten sonra Kürşat'ın elinden tutarak, adamı yatağa itelemişti.
"Eskiden hep birlikte uyurduk. Araya küslük girdi diye eski günleri unutamam."
"Asiye o zaman onbir yaşındaydık."
"Ne farkeder? Sen hâlâ Kürşat'sın. Bende hâlâ Asiye'yim."
Asiye, Kürşat'ın diyeceklerini dinlemeden lambayı kapatıp, yatağa geçer.
"Kürşat biraz mantıklı düşün. Her an odaya birinin girme ihtimali var. Sence bizi sabah uyandırmaya geldiklerinde seni ve beni ayrı görürlerse ne düşünürler?"
Kürşat yüzünü Asiye'nin olduğu tarafa dönerek; "Böyle davranma"
"Nasıl davranmamayım?"
"Bana yakın davranma. Biz artık arkadaş değiliz."
Asiye, Kürşat'ın suratına doğru yaklaşarak; "Doğru kocamsın."
Asiye'nin bu hareketine karşılık, Kürşat arkasını dönmüş ve yatağın ucunda uzanmaya başlamıştı.
"Asiye yanlış anlaşıyorsun."
"Neyi yanlış anladın?"
Kürşat iç çekerek; "Bana bu kadar yakın davranma, isterse evli bir adam olsun yine de senin şehvetine dayanamaz. Bunu bilerek yapmadığını biliyorum ama benden uzak dur."
İki dakika sonra:
"Asiye Nereye?"
"Hava almam lazım. Uyu sen."
Evet canlarım nasılsınız bakalım? Yeni bölümü nasıl buldunuz. Fikirlerinizi yorumlarda belirtebilir ve aşağıda gördüğünüz yıldız işaretine basarak bana destek olabilirseniz. 💞<3
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ya"R"üyamsa
Romanceİstabul hovardası Baran, Abisinin ve Yengesinin anlaşmalı evlilik yaptığını bilen tek kişidir. Asiye ve Kürşat birbirleri ile severek evlenmemiştir ama gün geçtikçe Kürşat, Asiye'ye karşı bir şeyler hissettiğini belli edecektir. Baran, zaman zaman A...