(MEDYA: ASİYE VE BARAN'IN PARKTA BULUŞTUKLARI SAHNE TEMSİLİ)
Asiye, Baran ile geçirdiği koca bir günün sonunda eve gelmiş ve kendini serbest bırakmıştı. Kafasını dolduran kişi ne Kürşat'tı, Ne de Baran'dı. Kadının aklı o gece olmaması gereken sevişmeyi yaşadığı adamdaydı. Yanlış olduğunu bile bile tanımadığı adamla bir şeyler yaşamıştı. Ne kadar Kürşat ile olan evlilikleri sahte de olsa bu bir evlilikti. Ve Asiye evliliğine ihanet etmişti. O gece sinirden gözleri kararmış, terkedilmenin getirdiği gaz ile arzulamadığı bir adamla birlikte olmuştu. O anlar kadının hafızasına yavaş yavaş hücum ederken, kadın o gece fazlası ile tanıdık sesi ve kokuyu ister istemez hatırlamıştı. Ne kadar anıları hafızasında yer kazansada adamın bulanık yüzünü bir türlü netleştiremiyordu. Sadece uzun boyunu, açık kumral saçlarını ve ağır bir erkek parfümünün kokusunu hatırlıyordu. Bunlar onu ayırt etmesi için gereken unsurlar değildi. Kadın ne kadar hafızasını zorlasada, adamın sıfatını bir türlü kafasında canlandıramıyordu.
Asiye karanlığın çökmesi ve yemek saatinin gelmesi ile odasından dışarı çıkmış, alt katın yemek salonuna inmeye başlamıştı. Dalgın ve düşünceli bir şekilde merdivenleri inerken, Baran'ın sesini kulaklarında hissetti.
"Kürşat yine gelmedi mi?"
Asiye merdivenlerden inerken, bir anda duraksayıp, arkasını dönmüştü.
"Bu seni ilgilendiriyor mu Baran?"
"Bakıyorum da eski Asiye geri gelmiş. Aslında bu sabah gayet iyiydik."
"Sadece yaptığım işi övdüğün için seninle temelli olarak dost kalacağımı mı düşündün?"
Baran, Asiye'yi merdivenden hafifçe itip sonra geri çekerek; "Hayatını bana borçlusun. Bak seni tutmasaydım düşecektin."
Baran, kadının önüne geçip, bütün hayat enerjisi ile herkese gülücükler saçarken, arkasında bıraktığı kadın, adamın nasıl bu kadar enerjisinin olduğunu anlamlandırmaya çalışıyordu. Kadın en sonunda sadece küçük bir göz devirmekle yetinmiş ve merdivenlerden inmeye devam etmişti.
"İyi akşamlar biricik ailem. Bugün nasılsınız?"
Baran annesinin yanına gidip, yanağından küçük bir makas almıştı.
"Selma Sultan sen niye yoruyorsun kendini. Bu evde hizmetlileri boşuna mı çalıştırıyoruz?" Dedikten sonra annesinin yanağına küçük bir öpücük kondurmuş ve annesini baş sandalyelerden birisine oturtmuştu.
"Sultanım sakın kalkma."
Selma Sultan, oğluna gülerek bakarken; "Ah deli çocuk, sende otur."
Anne ve oğul gülüşürken, Asiye onları izliyordu. Asiye, Kürşat'ı tanıdığından beri annesine bir kere bile sarıldığını görmemişti. Her zaman uzaklığını korur. Sanki aile bireyi ile değil de, iş görüşmesinde ki bir insanla konuşuyormuş gibi mesafesini korurdu. Baran'ın annesine bu kadar sıcak ve şefkatli davranması, Asiye'nin yüzünde ister istemez hafif bir gülümseme oluşturmuştu. Asiye hafif gülümseme ile ikisine bakarken Baran, Asiye'nin kendilerini izlediği fark etmiş ve kafasını kaldırıp, kadına hafif göz kırpmış ve "Neye bakıyorsun?" Der gibi kafasını sallamıştı. Asiye, Baran'ın karşısına, Selma Sultan'ın çaprazına oturmuştu. Herkes masada toplanınca Kürşat, Asiye'nin yanına oturmuş ve herkes yemeklerin servis edilmesini beklemeye başlamıştı.
Kürşat, Asiye'nin kulağına yaklaşarak; "Dün için üzgünüm."
Asiye dün olanların konusu açılınca gerilmiş ve hızlı hızlı nefes alıp, vermeye başlamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ya"R"üyamsa
Romanceİstabul hovardası Baran, Abisinin ve Yengesinin anlaşmalı evlilik yaptığını bilen tek kişidir. Asiye ve Kürşat birbirleri ile severek evlenmemiştir ama gün geçtikçe Kürşat, Asiye'ye karşı bir şeyler hissettiğini belli edecektir. Baran, zaman zaman A...