19. BÖLÜM
Ertesi gün mezarlıkta Jason arkadaşının bir an bile yanından ayrılmadan ona destek olmaya çalışıyordu. Rylee'nin eskisi gibi artık hiç gülmeyeceğini, o eski günlere tekrar dönemeyeceğini hepsi biliyordu. Aslında artık hiçbiri o eski güzel günlere dönemeyeceklerdi.
Ian Rylee'nin yanında duran ikinci kişiydi, kızlar arkada birbirlerine destek olmak için el ele tutuşmuş ağlıyorlardı. Rylee'nin annesi olayı öğrendiğinde kalp krizi geçirip hastaneye kaldırılmıştı ve durumu cenazeye katılamayacak kadar kötüydü. Herkes mezarın başında dikilmiş Pederin her cenazede yaptığı klasik konuşmyayı dinliyordu. Ian pederin kendisi ve arkadaşları içinde bir gün aynı konuşmayı yapıp yapmayacağını merak etti.
Noah Christina ile beraber cenazeyi biraz uzaktan izlemeyi tercih etmişti çünkü hala Rylee'nin yanında duracak cesareti kendinde bulamıyordu. Bu olayı çözmek zorundaydı, yoksa Rylee'nin yüzüne sonsuza dek bakamayacağını biliyordu. Bunu yapanı bulup dostuna karşı olan borcunu ödemeliydi. Rylee'nin bu perişan halini gördükçe kahroluyordu. Bu düşüncelerle boğuşurken de kendini işine vermek hayli zordu. Sanırım Christina'nın dediğini yapıp işin içine duygusallık katmadan yola devam etmeliydi. Katili yakalayıp ona en ağır cezayı verse bile hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağını biliyordu ama içlerinden birinin daha ölmesini kaldıramazdı. Eli kolu bağlı oturmaktansa harekete geçip en azından geride kalanları korumalıydı. Üç arkadaş bilmese de, aslında aynı durumda, aynı yerde, aynı şeyi düşünüyorlardı. Eski günler çok geride kalmıştı. Noah birden aklına bir şey gelmiş gibi etrafına bakınmaya başladı. Birini görmeye çalışıyordu, töreni uzaktan izleyen herhangi birini.
"Ne oldu?" Christina neler olduğunu anlayamamıştı.
"Rylee'nin o gece dediklerini hatırlıyor musun?"
"Hangisini?"
"Her katil, yaptığı işe bakmak için geri döner. Buralarda bir yerlerden töreni izliyor olabilir. Belki de kalabalığın arasına karışmıştır."
"Yabancı birilerini görebiliyor musun?" Artık Christina da aramaya başlamıştı.
"Christina, yabancı biri değil, aradığımız hepimizin tanıdığı birisi."
"Hala katilin tanıdığımız biri olduğunu mu düşünüyorsun?"
"Evet hala öyle düşünüyorum," dikkat çekmemeye çalışarak törendekileri tek tek süzmeye başladı. Hepsini tanıyordu, Emma'nın şehir dışından gelen bir kaç akrabası dışında herkes burada yaşayan kişilerdi. Emma'nın anne-babası ve akrabaları, Rylee'nin akrabaları, komşuları, Emma'nın en yakın arkadaşlarından oluşan bir grup ve Peder.
"Peder olamaz herhalde?"
"Ne?" dışından konuştuğunu farketmemişti.
"Yok bir şey, onları izle ve anormal bir durum var mı diye bak, bende her ihtimale karşı etrafa bakacağım."
"Tamam."
Birkaç başka mezarlığı ziyaret edenlerin dışında mezarlık boştu. Onlar da kendi halinde yaşlı ve uysal kadınlardı. Noah bir an onlardan bile şüphelendiği için kendinden utandı. Bu olay onun dedektiflik hislerini git gide köreltmişti. Biraz daha geniş alana, mezarlığın dışına doğru baktı, yoldan geçenler haricinde özellikle bu tarafa bakan kimse yoktu. Noah tekrar dönüp törendeki kalabalığa baktı. Dedektif içgüdüleri diyordu ki:
"Katil orada."
Christina'nın yanına dönüp onunla beraber insanların neler yaptıklarını izlemeye başladı. Çoğu ağlıyor ya da boş gözlerle mezara bakıyordu. Rylee, Jason ve Ian'ın yardımıyla ayakta duruyordu. Gözle görülür şüpheli bir hareketten bulunan yoktu. Noah ufacık da olsa bir gülümseme görmeyi beklediği yüzlerde sadece acı ve gözyaşı görüyordu. Tıpkı aynaya baksa kendi gözlerinde de göreceği gibi.
Herkes yavaş yavaş dağılmaya başlamıştı. Rylee artık dokunabileceği tek şey olan toprağı avuçlarına doldurmuş, az da olsa Emma'sını hissetmeye çalışıyordu. Mezarın yanındaki boşluğa baktı, yakında o da bu boşluğa girecekti. Emma ve çocuğuna kavuşmak için yapması gereken son bir şey vardı. Hayatının aşkına bunu yapanı bulup onu öldürecekti, sonra da kendi kafasına bir el silah sıkıp onların yanına gidecekti. Artık hayatında tek bir amaca, tek bir kelimeye yer vardı. İntikam. Bundan sonra bu dünyada başka işi kalmayacaktı ve huzur içinde sonsuz karanlığa gömülecekti. Etrafta olan biten hiçbir şeyi umursamıyordu. Ona verilen teselliler sanki çok uzaklardan gelen hafif bir fısıltı gibi kulağına gelip aynı hızla geri gidiyordu. Neden Jason'un Abbie'si değil, Ian'ın Sarah'ı değil de Rylee'nin Emma'sıydı. Yakında onlar da kendisinin yaşadığı acıyı yaşayacaklardı ama bilmiyorlardı. Bu piçin amacı onlara kendi gibi acı vermedi. O yüzden onlarında sevdiği insanları öldürecekti. Rylee keşke onlar yerine ben ölseydim diye düşündü, ama bunun kararını o vermiyordu ki, şu an nerede olduğunu, ne yaptığını bilmediği Tanrının belası bir adam veriyordu. Ama o herkesin ne yaptığını, nerede olduğunu biliyordu ve oyununu da buna göre oynuyordu. Rylee de böyle yapacaktı. Onun nerede olduğunu bilmesini sağlayacak, onun kendisine gelmesini bekleyecekti ve geldiğinde de bu işi bitirecekti. İntikamını alacaktı, ama o pisliğin Emma'sı gibi bir mezarı bile olmayacaktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HAPSOLMUŞ RUHLAR
Misterio / SuspensoETRAFINIZDAKİ HERKESİ BİR BİR ÖLDÜRMEYE BAŞLAYAN VE ÖLDÜRDÜĞÜ HER KİŞİNİN ARKASINDAN BAZI NOTLAR BIRAKAN BİR KATİL DÜŞÜNÜN VE BU KATİL YAPTIKLARININ FARKINDA BİLE DEĞİL... GEÇMİŞLE GELECEK ARASINDA GEÇEN OLAYLAR SİLSİLESİNİN İÇİNDE DÜNYADAN DÜNYAY...