31. BÖLÜM
Will Russell, yatağının yanındaki komodinin üstünde bir not bulduğunda gece saat 3.15'ti. Yine her zamanki gibi uyuyamamıştı ve yatağından doğrulduğunda komodinin üzerindeki beyaz kağıt dikkatini çekti. Oraya nasıl geldiğini bilmiyordu. Akşam saatlerinde yaptığı birkaç saatlik şekerleme sırasında koymuş olmalılardı. Not biricik karısı Malony'den geliyordu. Her ne kadar hayatındaki herkesi ve her şeyi unutsa da Melony'i asla unutamamıştı. Genç yaşlarında ona yaptığı tüm eziyetleri de. Unuttuğu tek kısım onu yatak odalarında asılı bulduğu zamandı. Not da;
"Sevgili eşim Will,
Uzun zamandır görüşemediğimizin farkındayım. Bir süreliğine New Jersey'den ayrılmak zorunda kaldım. Ama seni ne kadar çok özlediğimi bilmeni isterim. Seni bu gece evimizde bekliyor olacağım. Eğer gelirsen uzun uzun konuşup kaybettiğimiz zaman telafi edeceğimizi umuyorum.
Her şeyden çok sevdiğin eşin Melony."
"Umarım çok gecikmemişimdir," diye düşünüyordu. Notu yeni bulduğu için klinikten kimse görmeden çıkarken belki de karısı çoktan gitmişti bile.72 yaşındaki yaşlı bir adam ne kadar hızlı yürüyebilirse o kadar hızlı yürüyerek ana caddeye çıktı. Evin adresini hatırlamaya çalıştı önceleri kesik kesik gelen bilgiler, kendine olabilecek en fazla şekilde zorlayınca tamamlanmıştı . Yoldaki bir taksiyi çevirip hemen gideceği adresi söyledi. Giderken de karısının evden ayrılmış olmaması için dua ediyordu. Taksi parasını ödeyip aşağıya indi, evde ışıklar yanmıyordu. Will Russell yıllarca bu evin bahçesinden yürüyüp evde bekleyen karısıyla nasıl kavga ettiğini hatırladı. Eve doğru yürürken zihnine dolan acı verici hatıralar yüzünden yüzünü buruşturuyordu. Yaptıkların için elbette ki pişman olmuştu ama zamanı geri getirmek gibi bir gücü yoktu. Bu akşam Meloniy'e pişmanlığını dile getirip ondan kendisini affetmesini isteyecekti. Zaten yaşamak için çok az bir zamanı kalmıştı. Yaptığı hatalardan sonra cehenneme gideceğini biliyordu. Karısı onu affederse belki bir şansı olabilirdi. Klinikten çıkmadan yanına aldığı anahtarını çıkarıp yavaşça kapıyı açtı. İçerisi çok sessiz ve soğuktu.
"Melony?" Ses yoktu. Ama içeride birisi olduğuna dair içinde bir his vardı. Salona doğru yönelirken tekrar seslendi, "Melony?" Koltukta oturan adam tepkisizçe ona bakıyordu.
"Sen de kimsin, Melony nerede?"
"Melony yıllar önce öldü Will. Bunu bildiğini biliyorum ama kabul etmiyorsun."
"Melony ölmedi, daha bugün bana bir not bırakmış."
"Aptal olma Will. O notu ben yazdım, hala anlamadın mı?"
"Ne istiyorsun benden?"
"Tabii ki yaptıklarının cezasını çekmeni Will." Karşısındaki adamı tanımıyordu ama anlaşılan o kendisini ve Melony'i iyi tanıyordu.
"Sen Patrick'i öldüren adamsın değil mi?"
"Ah, sana aptal dediğim için üzgünüm Will. O kadar da aptal değilmişsin demek ki."
"Lütfen Melony'e kendimi affettirmem gerekiyor, lütfen beni öldürme. "
"Yaptıklarından sonra hala onun seni affedebileceğini mi düşünüyorsun cidden, komik olma. Bütün bu olanlardan sonra 'Canım karıcığım lütfen beni affet,' diyeceksin oda 'Affettim,' diyecek ve bitecek öyle mi? Sen kafayı yemişsin."
"Kimsin sen, neden herkes öldürüyorsun?"
"Kötülük yapanlar cezalandırılmalı, sadece öldükten sonra değil bu dünyada da cehennemi yaşamalılar. Bu dünyadaki zebaniler de biziz. Ben ve benim gibiler."
Will adamın karşısındaki koltuğa oturup derin bir nefes verdi. Neden bilmiyordu ama ölmeyi kabullenmişti. Bu gece burada öleceğini biliyordu. Oğlunun nerede olduğunu merak etti. Acaba şu an ne yapıyordu? İki haftadır kimse ziyaretine gelmemişti. Ölü bedenini hiç kimsenin gelmediği bu evde ne zaman bulacaktı? Kliniktekiler çoktan yokluğunu fark etmiş olmalılardı. Ama buraya gelmiş olacağını tahmin edebilen çıkar mı emin değildi. Karşındaki adam ilk dakikada olduğu gibi aynı soğukkanlılığıyla hala koltukta oturuyordu. O da kabullendiği ölümü gelene kadar oturduğu yerde kalmaya karar verdi.
"Son olarak istediğin bir şey var mı Will? Şanslısın, normalde öldürdüm insanları bir şey isteyip istemediklerini sormam. Ama sana bir iltimas geçiyorum."
"Melony ile konuşmak istiyorum."
"Onunla konuşman için ölmen gerekiyor."
"O ölmedi, neden ısrarla öldüğünü söylüyorsun." Wlil artık yorulmuştu, kafasında canlandıramadığı bir çok sahne gibi Melony'nin öldüğünü de hatırlamıyor olabilir miydi? Oğlu neredeydi, bu karşındaki adam kimdi? Will burada ne arıyordu? Burası neresiydi? Karşında oturan adama baktı. Ne zamandır buradaydı?
"Sen kimsin, ben neden buradayım?" Adam bir kahkaha patlattı.
"Doğru ya, hastalığını unutmuşum bir an."
"Kimsin sen?"
"Beynin kendini resetlemeden önce sana söylemiştim. Neyse artık işimize bakalım." Oturduğu yerden kalkıp yaşlı adama doğru yürüdü. Yanına ulaşana kadar kabzasında takılı olan silahını da eline almıştı.
"Kalk bakalım Will." Adam kolundan tutup kalkmasına yardım etti. Arkasına geçerek yatak odasına kadar onu itekleyerek peşinden gitti. Kapının önünde yaşlı adam duraksadı. "Acaba hatırladı mı?" diye düşündü ama sonra belinde tuttuğu silahın ucunu hissedince içeriye doğru hareketlendi. İçerisi rutubet ve toz kokuyordu. Gardrobun aralık kapağından, Will karısının kıyafetlerini görebiliyordu. Yıllar önce beraber uyudukları yatağa baktı. Üzerindeki nevresim yıllardır değişmemiş ve toz içinde kalmıştı. Yatağın yanındaki komodinin üzerinde oğlunun, karısının ve kendisinin çektirdiği çerçeveli bir fotoğraf vardı. O zamanlar Will ne kadar kötülük yapsa da mutluydu. O zamanlar yanında karısı oğlu vardı. Sahi oğlu neredeydi? Neden hiç yanına gelmiyordu? Şu an sadece üzerine silah doğrultan bu adam ve kendisi vardı, ve birazdan burada ölecekti. Adam o çerçeveli resmin yanında duran kalın ipi alıp tavandaki çıkıntıya astı, sonra da ipi Will'in boynuna geçirip altına küçük bir tabure koydu. Sonra da karşına geçip eseri ile övünür gibi sırıttı.
"Evet koca Will, söylemek istediğin son bir şey var mı çünkü birazdan cehenneme gideceksin?"
"Sen... Benim oğlumu tanıyor musun?"
"Evet, oğlunu da tanıyorum, çevrenizdeki herkesi de. Karını da tanırdım Will. Hatta sadece ben değil herkes senin sayende karın tanıdı. Bir sabah herkes gazetelerde "Ünlü dedektif Will Russell'ın karısı, yaptıkları eziyetlere dayanamayıp intihar etti." yazıyordu. Herkes senin nasıl pislik bir adam olduğunu biliyordu."
"Neden hala onun öldüğünü söylüyorsun? Melony ölmedi ki ."
"Gittiğin yerde eğer onu görme şansın olursa, ona her şeyi sorarsın Will. Yaşadığın gibi ölüyorsun işte, böyle yalnız ve zavallıca." Yaşlı adam bir şey söylemeden altındaki tabureye bir tekme attı. Will elleri serbest olduğu halde kurtulmak için hareket bile etmedi. Artık ölmek için kendini hazır hissediyordu. Acaba oğlu neredeydi? Son nefesini vermeden önce en sonunda onun adını hatırlayabilmişti. "Jason," diye fısıldayıp cehenneme giderken, katil hala onu seyrediyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HAPSOLMUŞ RUHLAR
Mystery / ThrillerETRAFINIZDAKİ HERKESİ BİR BİR ÖLDÜRMEYE BAŞLAYAN VE ÖLDÜRDÜĞÜ HER KİŞİNİN ARKASINDAN BAZI NOTLAR BIRAKAN BİR KATİL DÜŞÜNÜN VE BU KATİL YAPTIKLARININ FARKINDA BİLE DEĞİL... GEÇMİŞLE GELECEK ARASINDA GEÇEN OLAYLAR SİLSİLESİNİN İÇİNDE DÜNYADAN DÜNYAY...