40. BÖLÜM
1992
Jason yıllarca bir yalana inandırıldığını fark ettiğinde içinde bir yerlerde alev alev yanmaya başlıyor vicdanıyla baş etmeye çalışıyordu. Annesi kendine asmamış, onu babası öldürmüştü, annesini bulduktan sonra saatlerce orada beklemiş, babası geldiğinde ise hiçbir şey olmamış gibi ortalığı ayağa kaldırmıştı. Bu kadar sakin ve acı çekiyormuş rolünü nasıl rahatça yapabilmişti? Babasının yanına gittiğinde neden sürekli "Beni öldürmeye gelecek," deyip durduğunu şimdi anlıyordu. Yıllarca annesin ruhunun gelip ona bir şey yapacağından korkmuştu. Annesi ruhu bedeninden çıkarıp oradan uzaklaştığında, onun arkasından mi gitmeli yoksa kalıp babasının bu alçakça sahneyi nasıl hazırladığını mı izlemeli karar verememişti. Sonunda kalıp babasının bu ruhsuz bedeni, yatak odasının tavanından sarkıttığı ipe nasıl astığını, tam altına denk gelecek şekilde tabureyi koyup sanki annesi devirmiş gibi nasıl devirdiğini, sonra da evden nasıl hiçbir şey olmamış gibi gittiğini izledi.
"Alçak şerefsiz." Bu zamana kadar babasını sevdiği, hastalığında ona baktığı ve klinikte yanına gittiği her andan nefret etti. Normal hayatına geri döndüğünde ona bütün bu olanların bedelini ödetecekti. Şimdi annesini bulmalıydı ama nasıl bulacaktı? Oradan çıkıp annesinin gittiği mağaraya gitti ama orada yoktu. Sadece acıyla bağıran ruhlar oradaydı . Jason aslında geçmişte olduğundan beri ne kadar zaman geçtiğini merak ediyordu. "Birkaç saat, ya da birkaç gün geçmiştir herhalde." diye düşündü. Gidip bedenine tekrar girmeye, sonra da uyanıp babasından olanların hesabını sormaya karar verdi. Gözlerini kapatıp bugüne döndüğünü ve evinin yatak odasında olduğunu hayal etti. Gözlerini açtığında yatak odasındaydı ama bedeni orada değildi. Ruhu içine girmeden uyanıp uyanmayacağını bilmiyordu ama uyansa bile ruhsuz bir beden ne yapabilirdi ki? Abbie evde olup olmadığını merak etti, geçen bu zamanda onu özlediğini hissetti. Hava karanlıktı ama saati bilmiyordu. Yatakta olmadığına göre içeride bir yerdedir diye düşündü. Yatak odasını geçip salona, banyoya, mutfağa sırayla baktı ama bulamadı. Mutfak masasında yanından geçerken yanlışlıkla masaya çarptı ama bu defa masayı hissedebilmişti. Elini uzatıp mutfak masasına dokundu, sonra gidip bardaklara, kahve makinasına, musluğa dokundu ve hepsini hissetti. O an anladı ki ruh kendi zamanındayken dokunabiliyor ve hissedebiliyordu, ama geçmişe gittiğinde bunu yapamıyordu. Abbie bulamamıştı, o yüzden evden çıkıp kuaför dükkanın olduğu yere gidecekti çünkü gecenin bu saatinde evde yoksa kesin dükkanda olurdu. Dışarı çıktığında mart ayı o kadar da karlı geçmemesini rağmen lapa lapa kar yağdığını gördü. Etrafta Noel coşkusu vardı ama mart ayında bu Noel kutlaması da neyin nesiydi ki? Evinin dükkanının kepenkleri sonuna kadar kapalıydı ve üzerinde kocaman bir kilit vardı. Jason kız arkadaşını nerede olabileceğini düşünürken dükkanın biraz ilerisindeki saat kulesine gözü takıldı. Saat 01:58'i gösteriyordu ama Jason'u şaşırtan şey saat değil, altında yazan tarihti. 01.01.2011.
"Ne?" Gördüğü şey karşında kafasını toparlayamıyordu. "Şaka yapıyor olmalısınız." Tarih nasıl 2011'i gösterebilirdi ki? Jason 2007'de bu gezintiye çıkmıştı, üç yıl dokuz ay önce. Yani üç yıl dokuz aydır geçmişte mi hapsolmuştu? Bu süre içerisinde bedeni sürekli uyumuş muydu, eğer uyandıysa ruhsuz bir şekilde nasıl uyanmıştı? Bütün bu olanlara bir anlam veremiyordu. Dört yıla yakın bir süredir geçmişte kalmış olamazdı. Mantığı bunu reddediyordu ama bu yaşadıklarından sonra mantık, beynini çoktan terk etmişti. Aklına babası geldi ve saniyeler içinde kliniğin önündeydi, ama 512 numaralı oda bomboştu. Diğer odalarda tek tek gez gezdi ama babası hiçbir yerde yoktu. Aklına gelen şeye ihtimal vermek istemiyordu. Bütün bu olanları ona sormadan ölmüş olamazdı. Hemen şehir mezarlığına gidip normal bir insanın ulaşamayacağı bir hızla tek tek mezar taşlarının üzerindeki yazıları okuyarak ilerledi. Bir anda durduğunda karşısında duran mezarların üzerindeki isimleri yanlış okumuş olmayı diledi. Gory Fox, Patrick Lovato, Emma Nelson, Rylee Nelson, Abbie Bell ve Will Russell. Hepsi gerçekten ölmüş müydü yoksa Jason hayal mi görüyordu? Dört yılda hepsi bir anda nasıl ölmüş olabilirdi ki? Abbie gitmişti, en yakın arkadaşı ve karısı gitmişti. Babası da gitmişti ve tam da annesinin mezarını yanındaki mezarda yatıyordu. Eğer babası öldüyse ve ruhu hapishaneye gitmemişse annesi görevini tamamlayamamış olacaktı. Hemen ormana gidip tekrar o mağaraya girdi. Atılan çığlıkların bulunduğu yere doğru gitti ve kafesin içinde acı içinde bağıran altı ruhun yanında babasının ruhunu gördü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HAPSOLMUŞ RUHLAR
Mystery / ThrillerETRAFINIZDAKİ HERKESİ BİR BİR ÖLDÜRMEYE BAŞLAYAN VE ÖLDÜRDÜĞÜ HER KİŞİNİN ARKASINDAN BAZI NOTLAR BIRAKAN BİR KATİL DÜŞÜNÜN VE BU KATİL YAPTIKLARININ FARKINDA BİLE DEĞİL... GEÇMİŞLE GELECEK ARASINDA GEÇEN OLAYLAR SİLSİLESİNİN İÇİNDE DÜNYADAN DÜNYAY...