9. BÖLÜM

11 6 0
                                    


9. BÖLÜM

Noah ormana doğru kaçan karartının peşine düşmeden önce Ian'ın yaşayıp yaşamadığını öğrenmeliydi.

"Ian?"

"Ian?"

"Noah, iyiyim merak etme."

"Yaralı mısın?"

"Hayır, hayır yaralı falan değilim."

"Evde kal, dışarı çıkma."

"Tamam."

Noah ormana daldı ve adamın peşine düştü. 3 Yıl önce haftalarca uğraşıp hakkında hiçbir şey bulamadığı o katilin peşine düşmüştü sonunda. Bu gece bu işi bitirecekti. Göremiyordu ama yaprakların hışırtısından nereye gittiğini anlayabiliyordu. Herhangi bir saldırıya karşı silahı elinde koşuyordu. Ormanın karanlığı bir şey görmesini engellese de kulaklarının onu yanıltmayacağına emindi.

Durdu, dinledi.

Artık ses yoktu, adamın durduğunu anladı ama nerede?

Tekrar dinledi, sağ tarafa döndü ve hışırtının yönünü anlamaya çalıştı. Yavaşça ilerledi, karanlıkta yapabilecekleri sınırlıydı ama yine de peşini bırakmayacaktı. Gelen ani hışırtıdan sonra arkasını dönmeye fırsat bulamadan kafasına aldığı sert darbeyle yere yıkıldı. Düştükten sonra önünden koşarak uzaklaşan karartıyı izledi. Kafasına geçirdiği şey her neyse saçları görünmüyordu. 1.80 boylarında, zayıf ve hızlıydı. Elindeki keskin nişancı silahının modelini karanlıkta anlayamadı ama hazırlıklı ve planlı geldiği belliydi. O karartı git gide uzaklaştı ve artık her yer sadece karanlıktı.

Noah ay ışığının altında kafasında feci bir ağrıyla uyandı. Elini götürdü ve kafasındaki kuru kanları fark etti. Kendini zorlayarak kalkmaya çalıştı. Birilerinin kendi adını seslendiğini duyuyordu ama gerçek mi rüya mı olduğunun anlayamamıştı.

"Noah?"

"Noah?"

"Noah?" Bu gelen tanıdık bir sesti.

"Simon'un sesi miydi o?"

"Noaaahhhh?" Bir başka tanıdık ses daha.

"Bu da Ian." Sanırım Ian uzun süre gelmeyince Simon'u arayıp yardım çağırmıştı. Arkasını döndü ve uzaktan sağı solu aydınlatan fener ışıklarını gördü.

"Heyy!"

Durmuyorlardı, başı çok kötü ağrıyordu, hastaneye gitmesi gerekiyordu. Tekrar bayılırsa onu bulamama ihtimallerini düşünüp içinde kalan son enerjiyle bayıldığında yanına düşen silahını alıp havaya iki el ateş açıp tekrar seslendi.

"Buradayım."

"Heyy, burad..." baş ağrısı ve baş dönmesi bütün vücudunu sarmış ve enerjisini bitirmişti. Tekrar yere uzandı ve onu bulmalarını bekledi. Gözleri yavaş yavaş kapanmaya başlamışken yaklaşan fener ışıkları ve hışırtılar da git gide artıyordu.

"Noah?"

Ian herkesten önce gelmişti. Arkasında da Simon.

"Noah, dostum iyi misin, hala burada mı?"

"Hayır gitti. Bana saldırdı, yakalayamadım."

"Dostum beni çok korkuttun, evde seni bekledim ama gelmeyince korkup Simon'u aradım, onlar gelince de seni aramaya çıktık. Tanrım yaralı mısın?"

"Başıma vurdu, sanırım bir silahla. Sonra da uzaklaştı, istese öldürebilirdi ama yapmadı."

"Tamam patron, Önce şu başına baktıralım. Yürüyebilecek misin, seni taşıyalım mı?"

"Yürüyebilirim."

Bir koluna Ian bir koluna Simon girerek Noah'ın yürümesine yardımcı oldular. Yola çıktıklarında ambulans hazır bekliyordu. Noah ambulansa binmeden Simon'a dönüp,

"1.80 boylarında, zayıf, kafasında maskeye benzeyen maske tarzı bir şey. Elinde bir keskin nişancı tüfeği vardı. Buradan 1 km öteye kadar bütün kamera kayıtlarına ulaşın. Hastaneden çıkar çıkmaz bakmak istiyorum. Ormana bakmak için bir ekip görevlendir, ama dikkatli olsunlar.

"Tamam, en kısa sürede hallediyorum."

"Ian'ın evine bakın, herhangi bir yere parmak izi bırakmış olabilir."

"Tamamdır, haydi artık sen iyileşmene bak."

"Bende Noah'la gidiyorum." Ian da Noah'la ambulansa bindi ve ambulans hareket etti.

"Nereden anladın bu gece geleceğini?"

"Sen gittikten sonra Jason ve Rylee ile ayrıldık. Eve giderken Jason beni aradı ve senin burada yalnız olmanın içine sinmediğini söyledi. Benimde aklımda böyle bir şey yaşanacağı ihtimali hep vardı. Eve gitmeden geri döndüm ve buraya geldim. Sokağa girdiğimde ateş seslerini duydum. Ormandan geldiğini anlayınca bir sokak geri park edip yaklaştım. Göremiyordum ama şarjörü bitene kadar durmadı, rastgele ateş ediyor gibiydi.

"Benim anlamadığım şeyse, önce pencereme bir taş attı sonra da pencerelere deli gibi ateş etmeye başladı. Madem yanında bir keskin nişancı tüfeğiyle gelmiş, bekleyip beni öldürebilecek kadar bana yaklaşmış neden önce pencereye taş attı? Bu delice ama sanki kendimi korumak için beni uyarıyor gibiydi."

"Ya da bu bir gösteriydi. Bize neler yapabileceğini göstermek istedi."

"Sanırım yalnız kalma fikri iyi bir fikir değildi."

"Evet."

"Tekrar gelecek."

"Evet, kesinlikle tekrar gelecek ama bu sefer hazırlıklı olacağız."

Rylee eve geldiğinde çok yorgundu. Biricik karısı Emma uyuyor olmalıydı. Hızlıca bir duş alıp çıktı ve Ian'ı arayıp Noah'ın durumunu sordu. Olayı öğrendiğinde dışarıdaydı, eve gitmeden önce bir kaç bardak bira içmek istemişti. Gelen telefonla Noah'ı çok merak etse de Ian gelmesine gerek olmadığını söyleyince vazgeçip, gelişmeleri telefonla takip etmeye karar verdi. Şimdi de Ian'da Noah'ın iyi olduğunu öğrendiğine göre uyuyabilirdi. Rylee'nin içinde bütün bu olanların daha başlangıç olduğuna dair bir his vardı. Sanki daha kötü şeyler olacakmış gibi Ian'a gelen tehditler kendisine de gelir mi diye düşünmeden edemiyordu. Bundan sonra biraz daha dikkatli olmaya karar verdi. Emma'nın doğum yapmasına az kalmıştı ve onların tehlikeye girmesine izin veremezdi. Yatağa grip Emma'sına sarıldı ve kötü düşünceleri kafasından uzaklaştırarak uyumaya çalıştı.

HAPSOLMUŞ RUHLARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin