B PLANI I

410 13 0
                                    

                                                          Sıradaki Lütfen!

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

                                                          Sıradaki Lütfen!

Bardaktan boşalırcasına yağan yağmurdan kaçarak kendini kafeye attığında daima kısa kestirdiği saçları kısmen ıslanmış, yüzüne düşen perçemler alnına yapışmışlardı. Sağ eliyle bunlara çeki düzen vermeye çalıştı kafedeki kalabalığı fark edince; bu kalabalığın hiç olmazsa bir kısmının kendisiyle aynı motifle, yağmurdan kaçmak için kafeye akın etmiş olduklarını tahmin etti. Görüntüsüne çok özenen, süslü püslü bir kadın olmamıştı hiç ama bir sıçan gibi de görünmek istemiyordu. Aksini bir aynada görmeden yeltendiği bu kendine çeki düzen verme uğraşında elinden gelenin en iyisini yaptığını umarak su geçirmez kumaştan yapılmış trençkotunu çıkarıp giriş kapısının yanında duran bir askıya astı.

Kapının üzerine bir zil asılıydı. Bu yüzden içeri girdiğinde kimi gözler kendisine yönelmişlerdi. Pek sıkılgan biri sayılmazdı; hatta ailesi ve arkadaşları bir kitap kurdu için fazlasıyla sosyal, girişken ve neşeli olduğunu söylerlerdi ama birdenbire bir sürü yabancı gözün ilgisini çekmek keyifli bir durum değildi. Bereket versin birer refleksten ibaret olan bu bakışlar yeniden kendi ilgi alanlarına yöneldiler ve Güneş te oturacak boş bir masa aradı. 

Bu kafeye daha önce hiç gelmiş değildi; bir ya da iki kez önünden geçerken fark etmiş ama hiç içeri girmeyi düşünmemişti. Alışkanlıklarına bağlı bir kadındı ve yeni yerler keşfetmek hoşuna gitse de bunu nadiren yapardı, özellikle de arkadaşlarının davetlerine iştirak ettiğinde; müdavimi olduğu yeterince yer vardı ve bunlar kendisine yetiyordu. Şimdi yağmurdan kaçarken sığındığı için nerdeyse suçluluk duydu ama belli ki suçunu paylaşan pek çok kişi vardı burada; bu iyi hissettirdi. Kaçanın haddinden fazla olması fenaydı elbette; çünkü tek bir boş masa yoktu.

Birinin;

-Buyurun, dediğini işitti. "Masamı sizinle bölüşebilirim."

Başını sağına çevirdiğinde kırklarının başında gösteren, hala ıslak kurşuni pardesüsü üzerinde olduğu halde bir masada tek başına oturmakta olan, önünde duran fincanda yarılanmış kahvesindeki köpük kalabalığına bakılırsa capuccino seven, esmer bir adamdı.

-Çok teşekkür ederim, dedi masadaki diğer sandalyeye, adamın karşısına otururken; büyük evrak çantasını sandalyesinin arkalığına astı.

-Fena bastırdı birden, dedi adam.

-Ya!

-Sonbahar işte. Yağmur hep bir olasılık. Yine de düzenli şemsiye taşıma alışkanlığım yok. Hala bir ahmak gibi hava raporuna güveniyorum.

Güneş bununla ilk kez tebessüm etti.

-Aynı ahmaklardanım.

Adam da gülümsedi ve hemen elini uzattı.

B PLANIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin