B PLANI XXVII

76 10 4
                                    

                                                  Kendi Hikayenden Eksilmek 


İkide hep birlikte çıktılar bardan. Otoparkta vedalaşıp herkes kendi yoluna gittiğinde Özgür Güneş'e;

-Seni bırakayım, dedi.

-Hmmmm, diye bir ses çıkardı Güneş. "Fena olmaz. Taşıma sözü verdin diye rahat rahat içtim. Dört ya da beş bardak. Zaten sizin bardaklar da eşşek kadar."

-Beş, dedi Özgür, kadının pembe yanaklarını ve buğulanmış gözlerini bir tebessümle izleyerek.

-Saymış, deyip iç geçirdi Güneş. "Bütün gün yemek de yemeyince..."

-Niye yemedin bütün gün, derken arabasına gidip kadının girmesi için kapıyı açtı.

Güneş hafifçe kıkırdadı arabaya yürürken.

-Elbise de yok ama, dedi kendi kendine konuşur gibi; bir daha kıkırdadı.

-Kendi kendine mırıldanıp ne gülüyorsun?

-Hiiiiiç, deyip koltuğa kuruldu kadın.

Özgür kapıyı örterken o da gülümsüyordu. Kendi tarafına geçip yerine yerleşirken;

-Kafan iyi de ondan, deyip kontağı çevirdi. "Ayrıca bu yeni bir şey değil, Güneş Hanım. Kapını az tutmadık."

-Külli yalan, diye neredeyse bağırdı Güneş, adam arabayı hareket ettirip otoparktan sokağa çıkarken. "Kapı tutmayı bırak önüme atlarsın hep."

-Yerine göre, derken ilgisini yola verdi Özgür.

-Nasıl yerine göre?

-Önden gidilecek yerler var, arkadan gidilecek yerler var.

-Ha sen bunları hep ince ince düşündüm diyorsun.

-Doğal olarak... Kendimi bildim bileli seni koruyup gözetmek işim oldu benim. Efe pozlarına rağmen sonuçta... ufacık bir şeysin.

-Katla da cebine koy bari, dedi Güneş başını pencereden yana çevirip.

-Katlamadan da sığarsın, dedi Özgür şakacılıkla.

-Tinkerbell muhabbetini aştık sanıyordum.

Özgür bununla bir gülüş attı. Tinkerbell ona taktığı isimlerden biriydi. Ergenliğe girdiklerinde Güneş biraz boy atıp kalmış, Özgür'se durmaksızın uzamış, Güneş'e gittikçe daha çok tepeden bakar olmuştu. Bu orantısız gelişimlerinden ötürü on dört yaşlarında ona bu adla takılma huyu edinmişti. Neredeyse yirmilerine dek devam etmişti bu Tinkerbell hikayesi. Sonra tıfıl gelmiş, Tinkerbell unutulmuştu. Tıfıl gelmiş ve kalmıştı. Herhalde sonsuza dek vazgeçmeyecekti ona tıfıl demekten. Bu günlerde pek dili varmıyordu ama seviyordu ona böyle seslenmeyi.

-Tıfıl da sığar cebime, dedi bir tebessümle.

Güneş kollarını göğsünde kenetleyip sessiz kaldı. Nefret ediyordu onun kendisine küçük bir kız gibi hissettirmesinden. Hep etmişti ama şimdi daha çok ediyordu. Özgür onun ciddi olarak kırılmış olabileceğini aklına getirmediğinden keyifli bir gülüşle baktı kadına.

Nasıl gelebilirdi aklına? Kendisi onun incelikleriyle sarhoş bir haldeyken, Güneş'in aksini düşünmesi aklına yatmazdı. Ailesinin balkonunda konuştukları akşam nasıl göründüğü üzerine keyifsiz bir şeyler söylemişti ama Özgür onları kadınca bir sızlanma olarak almıştı. Kadınlar ne kadar iyi görünürlerse görünsünler daima kusur bulurlardı kendilerinde. Bu yüzden iltifatı gerekserlerdi. Güneş de diğer kadınlar gibiydi işte. Pekala farkındaydı çok güzel bir kadın olduğunun. Ama söylensin istiyordu.

B PLANIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin