B PLANI XXXI

65 7 1
                                    

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


                                     Başkasının Gelini

Mutfakta akıtılan yaşların ardından bir kez daha başını dimdik kaldırmayı becerebilmişti Güneş. Kendine verdiği artık ümit etmeme sözüyle, sanki evren de kendisine yüreğini sarsan duygularla baş edebilme gücü vermişti. Gerçekler karşısında inatla tutunulmak istenen ümit zehirdi. Temizlenecekti kanı. Bir daha dağılmayacaktı. Asla!

Annesiyle kahve içip konuşurken, kendisini öyle iyi ayakta tutmuş, bir an önce kapatmak istediğini açık ettiği "Aptalca Özür meselesi"ni öyle bir karikatürize etmişti ki, Fidan "Bu kızda nasıl bir güç var?" diye hayretle düşünmüştü. Onun bu gücünü ve Özgür'ün suskunluğunu nasıl kırabileceklerdi? İkisi de ne zor çocuklardı!

-Yok, ben bunlarla nasıl baş edeceğimizi bilemiyorum artık." dedi, Güneş yanından ayrıldıktan hemen sonra aradığı ve olanları anlattığı Meliha'ya.

-Aman Fidan, ikisini de bilmiyormuşsun gibi, dedi Meliha, hiç pes etmeye niyeti olmadığını yansıtan bir sesle. "Böyle olmasalar bunca sene yan yana taş gibi dururlar mıydı? Bildiğin aymaz bunlar. Biz ayacağız. Boştan doluya, doludan boşa, bir yolunu bulacağız."

-Öye diyorsun da, kala kala iki hafta bile kalmadı. Hala tık yok.

-Çıkmamış candan ümit kesilmez... Bak, Deniz ne diyor!

-Ne diyor?

-Yarınki prova yok mu...

-Ne olmuş provaya?

                                                              ꧁꧂


Güneş, son yaşadığı yüzünü duvara toslama deneyiminin ardından kendine bir söz verdiği gibi, Özgür de kendisine bir söz vermişti. Hem kendisine, hem de Güneş'e. Buna riayet etmekte kararlıydı. O da Güneş gibi, barış olmasa da, bir tür tevekkül hali içindeydi.

O tevekkül içinde bir haftadır ilk kez eline kitap alabilmişti. Bunda Sungur'un Oblomov'u okumasının da etkisi vardı. Okumaya hiç hevesi olmadığını söylemiş olan çocuk, dükkana geldiği andan beri kitaba gömülmüş, sessizce okuyordu. Bu kendisini utandırınca, o da bir haftadır masasının üzerinde tozlanmakta olan kitabı alıp okumaya girişmişti. Zihni sık sık dağılsa da, düşünelerini kontrol altına alıp okumakta inat etti.

Öğlene doğru telefonu çalınca cebinden çıkarıp baktı. "Annem" diyordu ekranda. Hemen cevapladı.

-Efendim anne?

-İnsan bir hatır sorar.

-Nasılsın, anne?

-İyiyim, iyiyim... Bak, ne diyeceğim. Sen Fidan'la beni dikimevine götürsene.

B PLANIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin