B PLANI XXII

66 10 4
                                    

                       Tutsan gülüyor, Tutmasan Gidiyor


Yemekten sonra, Fuat'a bitkin olduğunu, hemen yatıp uyumak istediğini söyleyip ayrılmıştı adamdan. Fuat da fazlasıyla kendi içine dönük bir ruh hali içinde görünmüş, hiç ısrar etmeye, kal demeye yeltenmemişti. Fuat'ın evi önünde bıraktığı arabasına binip evinin yolunu tuttuğunda bundan ötürü suçluluk duydu. Özgür muhakkak adama canını fazlasıyla sıkan bir şeyler söylemişti. Fuat bu konuda sessiz kalmayı seçmiş, belki de konuyu soru sorarak kendisinin açmasını beklemişti. Sorarsa muhtemelen can sıkıcı şeyler söyleyecekti Fuat. Oysa can sıkıcı bir şey daha duymaya tahammülü yoktu. Yatmak ve hemen uyumak, zihnini dinlendirmek istiyordu.

Soyunup dökünüp hemen yatağına atmıştı kendisini. Can sıkıcı şeyler duymak istemediği gibi onları düşünmek de istemiyordu ama beyni kendisine ihanet ediyordu. Adamın kıçına dokunmak arzusuyla adeta alev alan avuçlarının ateşi dinmemişti gece boyunca. Sohbetlere iştirak ederek gülmüş, konuşmuş, hatta Özgür karşısında, içinde dönüp dönenlere rağmen her zamanki dostane tavrını korumayı başarmıştı. Sadece bir kaç kez bakışlarının adama takılıp kalmasına engel olamamış, avuçlarındaki yangının bedenine yayıldığını hissederek "Onu deli gibi istiyorum." diye düşünmüştü. Özgür'ün yakışıklı bir adam olduğu su götürmezdi, o da herkes gibi daima bunun farkında olmuştu ama onun güzelliği ile başının dönmesi yepyeni bir şeydi. Veranda kapısında durup ona baktığı geceden beri dönüyordu başı ve onu istemek durmaksızın büyüyen bir arzuydu. Sanki her gördüğünde biraz daha güzel, biraz daha albenili, biraz daha seksiydi adam. Ona bakmak kanının tutuşmasına yeter olmuştu. Nereye varacaktı bu? Bir gün kendini tutamayıp...

Yaralı bir hayvan gibi inledi. Bir cenin gibi büzülüp kollarını göğsüne çekti.

"Onu deli gibi istiyorum." diye düşündü bir kez daha. Yine kendisini kollarına almasını, bedeniyle bedenini hapsetmesini, tutkuyla öpmesini istiyordu. O kısacık yakınlaşma anına dair hissedişleri geri çağırmayı beceremeyen belleğinden nefret ediyordu. Sahip olduğu yegane seydi. Oysa ne ağzının, ne de ellerinin teninde gezinişinin tadını anımsıyordu; sadece bir ateşin anısı kalmıştı, kavuran bir ateşin.

"Ben bu yangından kaçmak için sığındım Fuat'a." diye düşündü. Özgür'e duyduğu ve kimbilir ne zamandan beri kendinden bile sakladığı duygular sökün edeli beri baş etmekte zorlandığı bir dokunma, dokunulma arzusuyla boğuşuyordu. İlk kez bilinçle ve bütün şiddetiyle ayırdındaydı hissedişlerinin; bu çok sarsıcıydı. Fuat imdadına yetişmişti. Yıllardır biriken açlığından bir çırpınma halinde adama sığınmıştı. Hazzı olanca şiddetiyle hissetmek, yüreğine söz geçiremese de bedenini bir nebze olsun susturabilmek istemişti.

Bora'yla da mı öyle olmuştu acaba? Ne olmuştu o zaman? Çırpınıyordu anımsamak için. Artık için için biliyordu Bora'yla yaşadıklarının da bir biçimde Özgür'le bağlantılı olduğunu. Kadınlığının, Özgür'ü arzulamak ve çaresizlikten susup pusmaya dönüşen bir cinsel tatminsizlikten ibaret olduğu açıktı. İki kez, iki erkekle bir ateş yakmayı başarmıştı ama belleğinin ihanetine rağmen, Özgür'ün kendisine dokunduğu belki bir dakikalık o anının ateşinin bildiği bütün ateşlerden daha yakıcı olduğunu çok iyi biliyordu. Sadece midesi ve sinirleri iflas etmemiş, beyni de kilitlenmişti adeta. Sadece yakmamış, varlığını silip süpürmüştü adam.

"Pınar." dedi içinde bir ses. Kendisi Bora'yla birlikteyken Özgür de Pınar'la birlikteydi. Özgür'ün en uzun soluklu ilişkisi o kadınla olmuştu. Bir gün "Pınar'la birlikte yaşamaya karar verdik." demişti Özgür. Güneş çok sevinmişti. Daldan dala konan dostu sonunda bir kadını ciddiye alıyordu demek. Ne iyi bir haberdi bu. Öyle olduğuna inanmıştı. Oysa...

B PLANIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin