B PLANI XXV

73 10 0
                                    

İmaj: Hilmi ve Güzin

                     Mevsimini Kaçıran Çiçek

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

                     Mevsimini Kaçıran Çiçek

Yolda tek tük birkaç söz değiş tokuşundan ötesini yapmadılar; müzik aralarındaki gergin sessizliği nispeten hafifletti. Güzin'le Hilmi'nin evine vardıklarında ikisinin de camları yarı yarıya açıktı. Biraz daha, biraz daha derken, yirmi dakikada camlar yarıya dek indirilmişlerdi.

Binanın önüne vardıklarında, Güneş hiç beklemeden çıktı. Kapıyı örterken serin gece havasını derin derin içine çekti. Oyuncak bir arabanın içinde sıkışmışcasına daralmıştı. Saçlarını düzeltmekle meşgul göründü, Özgür'ün yanına gelmesini beklerken.

-Hava çok güzel, dedi Özgür yanına gelince.

-Ya! Kasım demezsin.

-Eh, girelim mi?

-Girelim.

Yan yana binaya yürüdüler. Kapıya ulaştıklarında Güneş, Güzin'in daire zilini çaldı. Birkaç saniye sonra otomatikle açılan kapı vızıldadı. Güneş bekledi. Özgür uzanıp çekerek açtı apartman kapısını.

-Bakıyorum alıştın, diye şakalaştı.

Güneş kıkırdadı.

-Elbise hala üzerimde olduğuna göre...

Hemen de süzülür gibi içeriye girdi. Özgür'ün gözleri bir kez daha bileklerine indi. Keyifli bir sırıtışla onu asansöre izlerken, bu bileklerden alamadı gözlerini. Onun inceliklerinin kendisinde bir saplantı haline geldiğini fark etti. O mini minnacık varlığını kollarına almak ve bütün inceliklerini elleriyle tek tek kuşatmak istiyordu. Her şeyin ellerinin içine sığacağını bilmek içini kaynatıyordu. Ayak ve el bileklerinin, otuz dört bedene sığan belinin ve kalçalarının, başının bir topaç gibi dönmesine sebep olan boynunun, muhtemelen zerrece yağ taşımayan baldırlarının ve şu portakalların... Ah, onlardan birini bir kez sığdırmıştı avucuna! Avucu cayır cayır yanmıştı.

O ateşi anımsamakta bir saniye kaybetmeyen avucu asansör kapısının metal kolunun serinliğine sığındı, tutup çekti ; kadının peşinden içeri girip altıncı kat düğmesine bastı. Hemen kendini bir köşeye sıkıştırıp sırtını duvara yasladı. Dar alanda onunla yan yana olmak çok zor geliyordu. Başını eğip tırnaklarına bakmakla meşgul göründü. Güneş de başını öte yana çevirmiş, saçlarını çekiştirmekle meşguldu.

"Gergin olduğu kesin. Kendi gerginliğimi hissettirmeyeyim diye yüzüne doğru dürüst bakamıyorum ki nedir ne değildir anlayabileyim... Baksan çok anlarsın da! Kendini bile anlamaktan acizsin... Ama o hali..."

İyi ki yüzü ondan yana dönük değildi. Kapısını tuttuktan sonra kapıldığı sıkılganlık aklına gelince, dudaklarına bir gülüş yayılmıştı.

"Allahım! Çok tatlı ya! Şeytan diyor, git kendini sıkıştırdığı köşeye, daha çok sıkıştır, utançtan kızarana kadar öp... Kim kızarır acaba Güneş Hanım? Götü kafayı şaşırdığını unuttun galiba."

B PLANIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin