B PLANI XVII

65 10 0
                                    

Sevdikleri Ailelerin Çocuklarını Radar Altına Alan Anne-Baba Teşkilatı

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Sevdikleri Ailelerin Çocuklarını Radar Altına Alan Anne-Baba Teşkilatı


Güneş annesinin yanından düşündüğü kadar çabuk ayrılamadı. Yıldız'a güvenerek daima kendi yaşamını yaşamış, annesinin yalnızlığı üzerinde hemen hiç düşünmemişti. Ama annesi yemekten sonra, önce çay önermiş, sonra da albümleri döküp babasından söz etmeye girişmişti. Bırakamadı onu. Bininci kez, babasıyla tanışmalarını, kültürel ve ekonomik farklılıklarına karşın aralarında gelişen aşkı, kendi çekincelerine rağman babasının kararlılığı sayesinde ilişkilerinin nasıl mutlu bir evlilikle sonuçlandığını, fotoğraflar eşliğinde anlatmasını dinledi; her bir detayı bildiği halde hiçbir yapaylık içermeyen ilgili soru ve yorumlarıyla kadının yanaklarına coşkulu pembelikler yükleyerek ona eşlik etti.

Fidan on dokuz, Levent yirmi yedi yaşındaydı karşılaştıklarında. Levent yurt dışında eğitimini tamamlayıp henüz yurda dönmüş ve genç yaşta kaybettikleri babasının, bir yönetim kurulunca yürütülen işlerinin başına geçmişti. Köklü bir İstanbul ailesinin tek çocuğu, varlıklı, eğitimli. kültürlü bir adamdı. Fidan ise bir kuşak önce daha iyi yaşam koşulları ümidiyle Bursa'dan İstanbul'a göçmüş dar gelirli, pek de eğitimli olmayan bir ailenin kızıydı. Levent yakışıklı da bir erkekti, hayatın ona sunduğu tüm avantajların yanısıra; Fidan ise tüm diğer dezavantajlara rağmen, nadir rastlanan bir güzelliğe sahipti, bir görenin kendisini bir daha dönüp bakmaktan alıkoyamadığı bir güzelliğe. Bu Levent için de böyle olmuştu. Alışveriş yapıp çıkmakta olduğu mağazanın vitrinine bakmakta olan bu göz alıcı güzellikteki kıza bakakalmıştı. Fidan bu bakışları fark edince kızarıp bozarmıştı. "Ne hoş adam" diye düşününce yanaklarının kızıllığı iyice koyulaşmıştı. O adam hiç kıpırdamıyor, gözlerini bile kırpmıyordu. O böyle bakadurdukça, Fidan'ın yüzü gökkuşağının bir renginden diğerine dönüyor ama o da kıpırdamayı akıl edemiyordu. Sonunda adamın yüzünde bir tebessüm belirmiş ve ağzından şu cümleler dökülmüştü.

-Saygısızlığımı bağışlayın lütfen. Dükkanın karanlığından öyle bir aydınlığa çıktım ki, gözlerim kamaştı.

Fidan büyük bir saflıkla ve titreyen sesiyle;

-Rica ederim, demişti. "Sahiden bugün pek aydınlık bir gün."

Adam, onun bu karşılığı ile abartılı olmayan, sesli bir gülüş atmıştı.

-Benim kast ettiğim, sizin ışığınızdı.

Fidan'ın yanaklarındaki kırmızı iyice koyulmuştu. Bu yanakları bir süre daha aynı hayranlıkla izleyen adam, sonra;

-Beğendiğiniz bir şey varsa, sizin için alma onurunu bana bahşeder misiniz, diye sormuştu.

Yoksul ama gururlu kızın çok ağrına gitmişti bu teklif.

-Ne münasebet, demişti hemen o güzel yüzü ciddi ve uzağa atan bir ifade yüklenirken. "Tanımadığım insanlardan hediye kabul edecek değilim."

-Adım, Levent, diye atılmıştı adam; saflık etme sırasını alıp.

B PLANIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin