B PLANI XX

57 9 0
                                    

                                                   Sen Bana Neler Yaptın

Özgür gerginlik içinde kendisini kadının evinden dışarı atarken mabet ağacından geriye kalan parçayı almayı da ihmal etmemişti. Şimdi arabasını çektiği sahilde, korku ve kederden kararmış gözleri çalkantılı sonbahar denizi izlerken, bir eli sığınma ihtiyacıyla bu parçanın üzerindeydi.

"Pervin Sultan, bana neler oluyor?"

Bir dost bir günden diğerine nasıl bu denli bambaşka bir insana dönüşebilirdi? Yirmi sekiz yıl bir hiç mi olmuştu birden? Paylaşılan gülüşler, neşe gibi diz dize, göz göze bölüşülen kederler, acılar, can canalık, dünya bir yana sen bir yana diyen sonsuz güven, huzur...

Birden bir Işık çıkıp gelmiş; önce kalbini, sonra hayattaki en güvenli sığınağını, Güneş'le olan dostluğunu sarsmıştı. Işık ve Güneş adlarını yan yana koymak büyüyen mutluluk demekti, üst üste koymak ise tüm mutluluklarının yerle bir olmasıydı. Bununla güç baş ederken, zihnini, kalbini sarsan düşünceler ve hissedişlerle nefes almakta zorlanır hale gelmişti.

Anlıyordu ki, kendisini aksi için ne denli telkin ederse etsin, Işık olduğunu öğrendiği Güneş'i artık ömrüne yayılan bir dostlukla sevdiği kadın olarak göremez olmuştu. Sadece gözlerini değil, her şeyini bir başka görüyordu. Güneş'e bakarken Işık'ı görüyordu. Ya da daha önce hiç görmediği Güneş'i. O kadına bakarken heyecanlara, kederlere, korkulara kapılıyordu. Bir de kıskançlık elbette. Işık'la öğrendiği, hemen de nefret ettiği kıskançlık.

"Ben bu durumla nasıl baş edeceğim?" diye sordu kendisine bütün gün ve akşam. Ama hiçbir cevap bulamadı. Belki de bu yüzden akşam Yeliz Akyol'u barda görünce, şiddetli bir sığınma ihtiyacı duydu. Kadın kendisini görmeye geldiğini açık etmişti hemen. Gözleri hevesli, istekli ışıklarla yüklüydü. Bir ara o sığınma ihtiyacının şiddetiyle kadına sokulup öpmüştü.

Özgür başını geri çektiğinde;

-Bu gece bana gelsene, demişti kadın, alev alev bakışlarla.

-Gelirim, dedi aynı sığınma ihtiyacı içinde.

Bir ara birasını tazelemek için –belki de onuncuydu bu akşam- bara gittiğinde, Kerim birden ensesinde bitip;

-Ne oluyorsun, deyince irkilip adama baktı.

-Ne oluyormuşum, dedi pişkin, çakırkeyif bir sırıtışla.

-Işık'la aranızda bir sorun mu var?

-Sikmişim Işık'ı!

Kerim irkilmişti.

-Oğlum bok yeme, dedi ama hemen. "İt gibi de içiyorsun. Besbelli canın sıkkın. Pişman olacağın bir halt etme."

-O haltı zaten etmiş durumdayım, dedi Özgür, umursamaz bir omuz silkişle. "Şimdi izin verirsen... Beni bekleyen şu güzel hatunla baş başa kalmak istiyorum."

-Ne oldu, Özgür, dedi güven veren, dost bakışlarıyla. "İyi gidiyor demiştin. İlk kez bir kadını önemsediğini, bunun seni mutlu ettiğini gördüm. Ne oldu böyle birden?"

-Gitmiyor, dedi Özgür, alkolle tütsülenmiş zihnine üşüşmeye çalışan kederli düşünceleri geri itme çabası içinde. "Gitti, gitti, gitti... Sonra pat... Uçurumdan aşağı."

Zorlama bir gülüş attı. Kerim'in yüzünde darmadağınık bir ifade belirdi.

-Kötüsün sen, dedi. "Atlat şu kadını. Programdan sonra baş başa oturup konuşalım. Ha, ne dersin adamım?"

B PLANIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin