ANI

357 52 56
                                    

Son derece sakin ve sıradan geçen bir kaç haftanın sonunda Tom Riddle, profesörlüğe iyice alışmış, dersine giren çoğu öğrencinin adını öğrenmişti. Savaşta ölenlerin ardından konulan isimleri taşıyan çocukların dersine girerken zorlansa da, onların hiç bir şeyden haberlerinin olmamasıyla, çok geçmeden bu da normalleşmişti. Zaman tek tek her şeyi hallediyordu.

Harry ve Scorpius ele avuca sığmayan çocuklardı. Sık sık birbirleriyle bina muhabbetinden atışmaya tutuluyor, Michael Burns ve Dave Collins'in de onlara katılmasıyla ortaya sonu genelde cezayla biten büyük bir cümbüş çıkıyordu. Dayısının ismini taşıyan Fred ise, en az onun kadar muzipliğe düşkündü. Henüz birinci sınıf olan Helena Hermione ve Ginny'nin kızı Rose ayrılmaz bir ikili olmuş, örnek öğrenci imajını şimdiden takınmaya başlamışlardı.

"İçeri girin." Kapının çalınmasıyla Minerva'nın bakışları önünde duran parşömenlerden kalkarken, sesi oturduğu işlemeli masanın arkasından duyulmuştu. "Tom." Dedi hafifçe gülümseyerek içeri giren adama bakıyordu.

"Merhaba Profesör. Vaktiniz var mı?"

"Elbette. Otursana."

Adam masanın önüne yerleştirilmiş gri kadife tekli koltuğa kendini bıraktı. Gözleri her geldiğinde odada asılı müdürlerin sayısız portresine kayıyordu.

"Çay?" Dedi Minerva asasını sallayarak hemen ileride duran çaydanlık ve fincanların hareket ederek Riddle'ın önüne gelmesini sağlamış, bir yandan adamın neden geldiğini merak etmişti. Sadece sohbet etmeye uğramadığı belliydi.

"Teşekkürler." Riddle ona gelen fincana uzanırken konuştu. "Sizinle konuşmak istediğim bir şey var." Anabelle Clarke'ın yanına yaptığı ziyarette yaşananlardan henüz kimseye bahsetmemişti. Zihni gün içinde pek çok kez bu bulmacaya kayıyor, ancak bir gıdım yol ilerleyemiyordu. Bu işte son derece tuhaf şeylerin olduğu kesinken, tehlikeli olup olmadığı ise meçhuldü.

"Clarke yanına uğradığımda bana bir şey gösterdi." Dedi adam fincanı kenara bırakırken. Minerva'nın yüzü merakla aydınlanırken devam etti. "Bir bildiri, davet gibi bir şeydi." İçinde yazan duyuruyu kadına tekrar etti. "Amon diye imzalanmış. Üstelik imza kadim büyünün izlerini taşıyor. Birmingham'daki patlamalar gibi."

"Türünü anlayabildin mi?" Minerva'nın yüzü bunu duymayı hiç beklemediğini gösterir gibi kasılmıştı.

"İyi değil. Size bunlardan bahsetti mi?"

McGonnagall'ı daha ciddi bir ifade sararken konuştu. "Hayır etmedi. Eline nasıl geçmiş?"

"Eski MACUSA başkanı göndermiş."

"Doğrusu ilginç bir bildiri." Birminghamda yaşanan patlamadan o da herkes gibi haberdardı fakat talihsiz bir  kaza olduğunu düşünmeyi, kadim büyüyü düşünmeye yeğlemişti. Huzuru bir kez daha kaçarken, sanki söyleyecek başka bir şeyi daha varmış gibi duran adama bakıyordu. "Ne düşünüyorsun?"

Tom Riddle ise daha önce kimseye bahsetmediği on beş sene öncesine ait bir şeyi saklıyordu. "Son savaşta, içeri girdiğimizde Sırlar Odasına indik." Dedi duraksayarak bunu zaten hepsi biliyordu. "Orada, bana bir obje gösterdi. Kıpkırmızı parlayan bir küreydi. O zamanlar ne olduğunu anlamamıştım." Voldemort'la yaşadığı o sahne halen dün gibi geliyordu.

"Lyncia'ya cruciatus uyguladığında küre ile onun arasında bir bağ kuruldu. Lyncia'dan çıkan kırmızı bir enerji küreye aktarılıyordu. Bunca sene içinde ne olduğunu hep araştırdım. Yine de çok ama çok kısıtlı bilgiye sahibim. Fakat bunun kadim büyü olduğunu öğrenebildim."

Amon (Tom Riddle)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin