KOŞU

619 66 215
                                    

Yazarın Notu: O kadar çok acı, keder, göz yaşı yazdım ki buraya gelene dek, ben Dostoyevski'ye Tom da Raskolnikov'a döndü. Valla en sonunda sıkıvericek kafasına :P

Artık şöyle bir nefes alalım biraz da eğlenelim di mi?

----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

Sabahın sekizinde penceresinin önünde cama durmadan tıklayan gri baykuşa uyanan Lyncia, yarı açık gözleriyle, perdeleri aralayıp camı açarak hayvanı içeri aldı. Burası bir muggle mahallesi olduğundan, baykuşlar ister istemez dikkat çekse de, uzun zamandır onları tanıyan komşuları bu duruma alışmıştı.

Kendi baykuşu, odasının bir kenarında genişçe bir kafeste durarak kar beyazı tüylerini temizliyordu. Diğer hayvanının içeri alınmasıyla o da irkilmiş, bu ziyaretçinin kim olduğunu merak etmişti.

Kadın gri baykuşa iliştirilmiş notu çıkarırken, hayvanın kafasını okşadı.

"Misafirimize Merhaba demeyecek misin Alois?" Dedi odanın bir köşesinde kısılmış gözlerle bakan beyaz baykuşa. Kıskandığı çok belli oluyordu.

Alois hiç bir şey demeden, tüylerini temizlemeye devam etmişti.

"Çok ayıp." Lyncia Alois'in bu kıskanç hallerine alışkındı. Diğer yandan, gelen mesajı merak ediyordu. Yuvarlanmış kağıdı dikkatlice açıp okudu.

"Aşağıdayım."

"Bu da ne?" Diye mırıldandı kendi kendine merakla kaşları çatılırken. Gerçekten kimin ona aşağıda olduğunu söylemek için baykuş göndereceğini, ya da buna ihtiyaç duyacağını anlamamıştı.

İki kuşu da odasında bırakarak, pijamalarıyla, eline her ihtimale karşı asasını da alarak alt kata indi. Salonu, mutfağı, babasının çalışma odasını, bulduğu her yeri kontrol etti ancak görünürde kimse yoktu. Kafası iyice karışmış bir halde öylece dikilirken, aklına bakmadığı tek yer olan dışarısı gelmiş, asasını arkasına saklayarak giriş kapısını açmıştı.

"Günaydın."

Neye uğradığını şaşıran kadın bir an irkilerek elindeki asasını düşürdü. Önünde dikilen, kulağına muggleların kablosuz beyaz kulaklıklarını geçirmiş, baştan sona spor giyinmiş Riddle'a bakıyordu.

"Günaydın." Diye mırıldandı olan bitene anlam veremeyen şaşkın bir ifadeyle.

"Luke ile tanıştın sanırım." Dedi Riddle hafifçe sırıtarak. Bu baykuşunun adıydı.

Lyncia ise gözlerini devirerek kapıyı iyice aralamış, Riddle'ı el işaretiyle içeri davet etmişti.

"Baykuşu niye gönderdin?" Dedi içeri giren adama kısık bir tonda. İsmini bile yazmamıştı ki, bunu bilerek yapmadığına yemin edebilirdi.

"Gerald'ı uyandırmak istemedim. Bu zil dedikleri şey fazla ses çıkarıyor." Diye sürdürdü Riddle salondaki koltuğa yerleşirken.

"Peki sabahın köründe bunu neye borçluyuz?" Lyncia kollarını kavuşturmuş halde adama bakıyordu.

"Sabah koşusuna." Dedi Riddle son derece ciddi görünerek.

Kadın ise dalga geçip geçmediğini anlayamamıştı.

"Hadi hazırlan. Muggle'lar bizden sağlıklı yaşıyor."

"Tom dalga geçmeye mi geldin gerçekten." Lyncia kaşları çatılmış bir halde adama bakıyordu. "Kulağındakiler de ne?" Gördüğü ve olan hiç bir şeye anlam veremiyordu. Daha doğrusu olan şeyleri Riddle ile bağdaştıramıyordu.

Amon (Tom Riddle)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin