KEHANET

402 33 173
                                    




Milattan Önce 3.500.

"Bilgeler toplandı yüce efendimiz."

Güneşin amansızca kavurduğu çorak tepelerin, kum denizlerinin içerisinde, vahalar içinde tüm haşmetiyle yükselen krallığın sahibi Amonhotep, oturduğu altın işlemeleri tahtından ağır ağır kalkıp, üzerinde yıldızlardan parlak binbir mücevherin işlendiği vücudunun üst kısmını açıkta bırakan kıyafetiyle, ona tabi olan tebasının arasından, görkemli salon'un içinde, ardına kadar açılmış kapılardan ilerledi.

"Çocuğu getir."

------------------------------------------------------------

Amon-Ra'yı onurlandırmak üzere Nil'in kıyısına kurulmuş, devasa duvarlarına akıl almayacak büyüklüklerde kadimlerin suretleri işlenmiş Ebu Simbel tapınağının zifiri karanlık girişinden geçen Firavunun elinde tuttuğu meşale, ani bir rüzgarla sönerken, tekrar yakmanın manasız olacağını biliyordu. Elinden tuttuğu yedi- sekiz yaşlarındaki erkek çocuğu, arkasından tüm debelenmesine rağmen sürükleyerek, daracık koridorlarda ilerledi.

Her yanı hiyerogriflerle bezenmiş, bir kaç meşalenin aydınlattığı, yuvarlak genişçe bir odanın girişe bakan kısmında cübbeleri içinde yüzleri dahi görünmeyen yedi siluet, içeri giren adam ve çocuğu izliyordu. Yanlarında duran, iki hizmetkar, adamın yanındaki çocuğa davranıp kolundan tutarlarken, Firavun çocuğun elini bıraktı.

"BIRAKIN BENİ!" Odanın tam ortasına yerleştirilmiş, mermerden bir sunağa, elleri ve ayakları bağlanan çocuğun ağlarken attığı yardım çığlıkları kimse tarafından duyulmuyordu.

Odada, ani hiçlikten oluşan bir rüzgar eserken, cübbeli silüetler boğuk ve korkunç bir sesle sanki hep bir ağızdan konuştu. "Amon'un ardından adlandırılan Amonhotep, bize tabii misin?"

"Evet."

"Kanın bize tabii mi?"

Firavun'un gözleri, bir an sunakta yatan çocuğa kaydı. "Evet."

"Sana kadim olanın gücünü, düşmüşün sırrını bahşedeceğiz. O günde ışığı getirecek misin?"

"Evet."

"Bize karşı gelenleri, Thoth'u yok ettiğimiz gibi yok edecek misin?"

"Evet."

"İlmimizi sakla, çok azını öğret." Yedi silüet, ellerinde tuttukları, güneş başlı asaları, üç kere yere vurdular.

Zamanın geldiğini anlayan Firavun, sunağa doğru adımlarken, debelenen çocuğun gözleri korkuyla büyümüştü. "Sabah yıldızına and olsun ki, oğullarım ve kızlarım, kanımdan gelenler, benden sonra da yolunuzu yürüyecek, ışığın yer yüzüne ineceği kutsal güne kadar."

"Bizi onurlandır!" Sesler bir kez daha buyurdu.

Amonhotep, sunağın, hemen yanına yerleştirilmiş, hilal şeklinde işlemeli hançere elini uzatıp, ona doğru havalanan hançeri elleri arasına aldı. Kadimlerin diliyle mırıldandı.

"HAYIR! BABA!" Artık gözleri kıpkırmızı olmuş, kurtuluşun olmadığını anlayan çocuk, karnı hizasında Firavun'un iki eliyle tuttuğu hançere baktı. Son kez çırpınırken, keskin bir acıyla tüm vücudu sarsıldı.

------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

Tom Riddle, Minerva'ya son yaşananları anlattıktan hemen sonra, yaşlı cadı da artık gizleyemediği bir tedirginlik tufanına kapılırken, Fillius'a da olan biteni anlatma kararı almış, cevapların, en azından birazının bulunacağını ummuştu. Duydukları karşısında, koruduğu ifadesini bozmamaya çalışan Flitwick ise, en sonunda pes ederek, hiç bir fikri olmadığını beyan ederken, hepsinin elinde tek bir şey vardı. Koca bir hiç.

Amon (Tom Riddle)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin